Cenk Turan, UTMB

Cenk Turan, UTMB Röportajı
Ağustos.2016

Biz henüz koşu pistlerinde emeklerken, Cenk koşuyordu, hatta merdivenleri de 2’şer 3’er çıkıyordu… Cenk’i tanıdığımızdan beri koşuyor, hep durmaksızın koşuyor… Önceleri Ersavaş’ın iş arkadaşlığı ile başlayan dostluk, sonra patikalara da taşındı, zira her ciddi koşu organizasyonunda mutlaka Cenk’le karşılaşır olduk… 2015 yılının Haziran’ında Kaçkar Ultra’ya giderken, tesadüfen Cenk ile aynı uçağa denk geldik, o 1saat 20 dakika içerisinde koşu üzerine ilk defa epey derinlemesine sohbet etme şansımız oldu. Sonra yine bu sohbet sırasında öğrendik ki, Cenk 2016 yılı için kendine UTMB hedefi koymuştu. Neyse ki “o ne ola ki?” demedik 😉 ama Cenk’in daha önce koştuğu UTMB serisinin içindeki alt kategorilerdeki yarışların bile 100K gibi mesafeler olduğunu hayretlerle okuduk, hedeflediği UTMB de harbi bir yarıştı, 170K +10.000m idi. Gözlerimiz bu bilgileri gördükten sonra, yuvalarından fırladı. Bizim için hepsi uzaya gitmekle eşdeğerdi. Cenk’e bir değil, birkaç kez şapka çıkardık…

Cenk, bu yıl hayalini gerçekleştirme fırsatı buldu ve Dünya’nın en önemli ve popüler ultra maraton yarışlarından UTMB’yi koştu. Geçen yıldan bu yana kendimizi konuya biraz daha hakim hissedince, bir cesaret, Cenk ile röportaj yapmak istedik. Sağolsun, bizi kırmadı. Cenk aslında bilmiyor, ama biz UTMB sırasında, Team Run.Bo instagram hesabımızdan stories üzerinden sabah akşam heyecanla 334 yarış numarasıyla Cenk’i takip edip, takipçilerimizle de paylaştık. İşte bu heyecan bizi buralara kadar getirdi. Tşkler Cenk, bize sonsuz ilham verdiğin için…

Run.Bo Bike

Foto: Aykut Çelikbaş
Foto: Aykut Çelikbaş

Soru: TeamRun.Bo

– Tebrikler Cenk! Çok acayip bir yarış koştun. Dünyanın zirvelerinde koştun. İnternet üzerinden canlı olarak seni heyecanla takip ettik. Cenk uyudu mu? Nasıl dinlendi, ne yedi, ne içti, enerjisi yerinde mi diye merak edip durduk?

Yarışı canlı takip edenlerin olduğunu biliyordum ama Instagram hesabınızdan ayrıca yayın yaptığınızı ben de yeni öğrendim; çok teşekkürler.

Uyku konusuna ayrı bir paragraf açmam gerekeceğinden, ‘ne yedi, ne içti’ kısmı ile başlayayım. UTMB sırasında tükettiklerim şunlar oldu: Su, soda, kahve, çay, çorba, limon, portakal, muz, kaşar peyniri, hurma, zeytin, badem. Görüleceği üzere şekerli bir besin/içecek yok (meyveler hariç). Günlük yaşamımda da şeker ve türevlerini tüketmiyorum. Günde 1-2 öğün yiyorum ve beslenmem ağırlıklı olarak kuruyemiş, zeytin, zeytinyağı, ev yoğurdu, yumurta, et, sebze, meyve, tereyağı üzerine kurulu. Vücudum enerjiyi yağlardan karşılamayı öğrendiği için enerji kaybı yaşamıyor ve karbonhidrat ihtiyacı hissetmiyorum.

Yarış öncesi ve sonrası da farklı bir şey uygulamadım. Ama yarış bitiminde kebap yeme imkanı varsa çok iyi olur..

Soru: TeamRun.Bo
– UTMB nasıl bir yarış? Kimler katılıyor / katılabiliyor?

UTMB hem 5 farklı parkurdan oluşan yarış organizasyonunun genel adı hem de bu 5 parkurdan tek olarak katılabileceğiniz en uzun parkurun adı.(170 km, 10000m yükseklik kazanımı)

Dünyadaki en popüler ultra maratonlardan biri demek yanlış olmaz. Rotanın üç farklı ülkeden geçiyor olması da çok ilginç ve çekici (Fransa, İtalya, İsviçre). Her sene binlerce kişi bu yarışı koşmak için başvuru yapıyor ancak sadece 2300 kişi (2016) koşabiliyor. Ancak başvuru yapabilmek için de organizasyonun önceden belirlemiş olduğu dünyadaki bir çok ultra maratondan en fazla 3 yarışı (son 2 sene içinde) bitirerek, eski puan sistemine göre en az 9, yeni puan sistemine göre en az 15 puanı toplamış olmanız gerekiyor.

Ancak tek başına puan toplamak da yeterli değil. Başvuru sayısı çok fazla olduğundan bir de kuraya giriyorsunuz ve kurada isminiz çıkarsa koşmaya hak kazanıyorsunuz. Sosyal sorumluluk kapsamında organizasyonun belirlediği bir kuruma bağış yapmanız halinde kuraya girmeden direkt olarak da katılabiliyorsunuz; az önce bahsettiğim yeterli puanı toplamış olmanız halinde tabii ki.. (bu sene bağış miktarı yanılmıyorsam 2000 Euro idi)

Foto: Aykut Çelikbaş
Foto: Aykut Çelikbaş

Soru: TeamRun.Bo
– Hepimizin kafasındaki en kilit soruyu soralım. Bu zorlu yarışa nasıl hazırlandın? Ne kadar zamanda hazırlandın? Nasıl bir formda olmak gerekiyor UTMB koşabilmek için?

Sık ve uzun antrenman yapamadığımdan, benim antrenmanlarım en önemli kısmını zihinsel hazırlık oluşturuyor. Bu çoğu kişiye garip gelebilir ama bu tarz uzun mesafe yarışlarda zihinsel hazırlığın fiziksel antrenmandan çok daha önemli olduğunu düşünüyorum.

UTMB’yi koşacağım ocak ayında kesinleştikten sonra ilk yaptığım şey parkurun renkli haritasını basıp, gözümün önünde olacak şekilde ofis masama yapıştırmak oldu. Bu sayede ne zaman gözüm haritaya kaysa, kendimi o parkurla bütünleştirebilecektim. Canlandırmanın (visualization) zihinsel antrenmanın en temel öğelerinden biri olduğunu düşünüyorum. Bundan kastım; yarışı sanki gerçekten o anda yaşıyormuş gibi tüm detaylarıyla hayal etmek; çantayı hazırlama, starta gidiş, oradaki ortam, start anı, yokuşları tırmanış, finişe varış vb. UTMB ne zaman aklıma gelse, bunu zihnimde hep uyguladım.

Bunun dışında okuduğum kitapların daha çok motivasyon ağırlıklı olmasına çalıştım. Haftalık koşu rutinim aynı kaldı diyebilirim (haftada 2-3 kez 1’er saat). Bu süreçte resmi olarak Şubat’ta Geyik Koşusu (28km), Nisan’da Orhangazi Ultra (85km), Haziran’da Sapanca Ultra (48km), Temmuz’da da Sky Erciyes (24km) ve VK (4,5km) yarışlarını koştum. Bu yarışların tamamını “uzun mesafe antrenmanlarım” olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Ofiste ve günlük yaşamda çoğunlukla merdivenleri kullandım ve ofis masasının yüksekliği ayarlanabildiğinden, günün büyük çoğunluğunu ayakta çalışarak geçirdim. Bu sayede vücudumu ve zihnimi ayakta uzun saatler geçirmeye alıştırmış oldum. Basketboldan gelen ve koşuya evrilen spor geçmişimin fiziksel anlamda bir altyapı oluşturmuş olduğunu da düşünüyorum ki ultra maraton için son derece az yoğunlukta antrenman da bana yetebiliyor (şimdilik).

Bunun dışında kendime sıklıkla tekrar ettiğim motivasyon cümleleri (ör. Little by little one travels far- Azar azar çok yol alınır) ve yarış sırasında dinlediğim şarkıların (ör. Dream Theater ve Alter Bridge’den) da ayrı önemi var. Ama bence zihinsel hazırlık her şeyden önemli.

Soru: TeamRun.Bo
– 2 günde uyumadan 170k koşulur mu, “sen manyak mısın?” diyenlere ne dersin? 😉  Bir de az uyku ile 2 gün durmaksızın koşmanın sırrı nedir? Uykuyu yenmeyi nasıl başardın? (Bu sorunun cevabını da, 30k koşunca bile bize deli gözüyle bakanlara ithaf edelim…)

Ben de aynı soruyu Elena Polyakova, Alper Dalkılıç, Serkan Girgin ve Sertan Girgin’e sormak istiyorum; 5-6 gün süren 300 küsür kilometrelik yarışları başarıyla bitirdiler bu sene.

Bir gün uyumadığım bir çok yarış koşmuştum ama ikinci geceye ilk kez kalacaktım. UTMB ile ilgili en çok merak ettiğim konu buydu. Daha önce UTMB bitirmiş olan Aykut Çelikbaş ve Caner Odabaşoğlu ile bu konuyu konuştuğumda, ikisi de enteresan şeyler yaşayacağımın garantisini vermişti.

Yarış startı 18:00’de olduğundan ilk gece enerji seviyem genelde yüksekti. Ancak yarışın 28.saati olan ertesi gece saat 22 suları çok uykum geldi. 110.km’deki La Fouly istasyonundan çıkmamla başlayan yağmur da kendime gelmeme yetmedi. Yolda yürürken birkaç kez uyukladım. 1-2 saniye sürse de buna engel olamıyordum ve sendelememle tekrar uyanıyordum. Arkamdan gelenlerin bana bakıp “ne yapıyor ki bu?” dediklerini duyar gibi oluyordum.

Kafamda binbir tilki koşturuyor. La Fouly Champex arasının bir bilgisayar oyunundaki görevlerden biri olduğu ve takımca (!) bunu aşacağımızı söylüyor beynim. “Nefes” filminin meşhur sahnesindeki “Uyursan, ölürsün!” repliğini tekrar ediyorum defalarca. Her ne kadar o sırada ilerlediğim patika birkaç metre genişliğinde de olsa; geçmiş olduğum ve geçeceğim bazı patikalar hem tek kişinin geçeceği genişlikte hem de azami dikkat isteyen bölümler; çünkü bir taraf yüzlerce metrelik uçurum olabiliyor. Yani “Uyursan, ölürsün!” repliği gerçek manada doğru. Güven’in (Güçlütürk) sesini duyuyorum; “Abi yarım saat uyu, dinlen şurada!”. Etrafıma bakıyorum Güven yok; hatta kimse yok. Starttan sonra birkaç kilometre birlikte koşmuştuk; sonra o hızlanıp gitmişti. Burada ne arasın? 30 metre ilerimde patikanın kenarında 5-6 yaşlarında gözlüklü sarışın bir kız çocuğu oturmuş. Kendi kendime “Gecenin körü bu kız ne yapıyor burada?” diye soruyorum; kızın yanına geldiğimde ağaç köklerinin bana yine aynı oyunu oynadığını görüyorum. İlerideki her ağaç veya kök bir nesne, bir kişi, bir obje olmayı sürdürüyor. Hoş geldin halüsinasyon!

124.km’deki Champex’e ulaşmak için 4-5 km’lik yokuşu aşmam gerekiyor ama yokuş bitmek bilmiyor. “10 tane Champex gelseniz ne yazar, ne Champexler gördük biz!” Absürtlükler de içerse motivasyonun toparlandığını gösteren bir düşünce yapısına bürünüyorum. Sonunda Champex’teki kontrol noktasına varıyorum ve Güven’e vermiş olduğum sözü(!) tutmaya çalışıyorum; saatimi 20 dakika sonrasına kurup, masaya kafamı koyuyorum. Ama gürültüden ve ortamdaki diğer yarışmacıların koşturmacasından uyumak ne mümkün. Yürürken istemsizce uyudum ama istemli olarak uyumayı beceremiyorum ve daha fazla vakit kaybetmenin gereksiz olduğuna karar verip, Trient’e doğru yola çıkıyorum.

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte adeta yeniden doğuyorum. Önümde başka gece olmadığının idrakından mıdır, kemiklerimi sımsıcak eden güneşten midir bilmem, uyku namına eser kalmıyor. 45,5 saat sonra 15:30 civarı biten yarışta toplam uyuduğum süre sanırım 20 saniye civarı, o da yürürken, aralıklarla.. O akşam yarı uykulu vaziyette 22 civarı yatarken -bu da yaklaşık 60 saattir uyumadığım anlamına geliyordu-, bir insanı bundan daha fazla uykusuz bırakmanın ne acımasız bir işkence metodu (merhametli bir işkence metodu da mı vardı ki?) olacağını ve insanı çıldırma noktasına getirebileceğini düşünüyorum.

Soru: TeamRun.Bo
– Cenk’in sıradan bir haftası nasıl geçer? Ne kadar sıklıkla antrenman yapmaya fırsat buluyorsun? Harika bir ailen var (maşallah) – peki koşu, aile ve işi nasıl dengeleyebiliyorsun?

Ofiste mesaim erken başladığından (7:30) sabahları antrenman yapamıyorum. İş, aile, sosyal yaşam dengesini de sarsmak istemediğimden, antrenmanlarım genelde iş çıkışı haftada en fazla 2-3 kez ve en fazla 1 saat uzunluğunda oluyor. Bazen hafta sonları da koştuğum oluyor.

Antrenmanlarımı çoğunlukla Maçka Parkı’nda yapıyorum. Eve yakın olması, zeminin patikalara benzer yapıda olması ve iniş/çıkışları bana ideal bir antrenman ortamı sağlıyor. Süre ve yoğunluk olarak az antrenman yaptığımdan, antrenmanlarımın verimli olması son derece önemli. Dolayısıyla 2-3 koşunun biri muhakkak 45-60sn x 6-12 setlik yokuş ve/veya merdiven interval çalışması oluyor. Bu tarz interval çalışmalarının çok önemli olduğuna inanıyorum. Yokuş veya merdiven çalışmasını takip eden 1-2 gün dinleniyorum ki vücudum kendine gelsin. Geri kalan antrenmanlar da sabit tempo koşuları (9-12km/saat) şeklinde oluyor. Çok sık olmasa da merkez (core) bölgesi için de şınav, mekik, plank gibi vücut ağırlığı ile yapılan antrenmanları tercih ediyorum.

Önemle vurgulamak isterim ki; bu düzen mevcut durumda benim için en uygun olanı. Herkesin hedefi, kapasitesi, fizik kondisyonu farklı olduğundan kendine uygun programı bulup, uygulaması çok önemli. Burada eşim Şenay’a ve artık bazı şeylerin farkına varmaya başlayan oğlum Kuzey’e ayrı parantez açmak isterim. Gelebildikleri her yarışa gelerek ve antrenmanlarımı yapmama olanak sağlayarak benim en büyük destekçilerim.

Soru: TeamRun.Bo
– Nasıl uzun mesafe yarışları koşmaya karar verdin? Uzun mesafe koşucusu olmak isteyenlere neler önerirsin?

Küçüklükten beri mukavemet gerektiren sporlara karşı ilgim vardı. Artık düzenlenmeyen, zamanında Türk takımlarının da katılmış olduğu Eco Challenge adlı uluslararası yarışı koşmak hayalimdi. Günlerce süren yüzlerce kilometrelik bu yarış bisiklet, yön bulma, koşu/trekking, kano vb. gibi etapları içeriyordu. Ülkemizde de düzenlenen bazı macera yarışlarına katıldım ama diz ve omuz sakatlıklarım sonrası, tamamen ultra maratona yöneldim.

Her antrenman ve yarış sonu olmayan ayrı bir tecrübe. Uzun mesafe koşmak isteyenlere tavsiyem sabırlı olmaları, koşu mesafelerini azar azar artırmaları, bol bol okumaları ve araştırmaları, katılacakları yarışlar ile ilgili ön hazırlık yapmaları, tecrübeli ultra maraton koşucularının deneyimlerinden yararlanmaları ve vücutlarına kulak vermeleri. Belki tekrar etmiş olacağıma ama kendilerini zihinsel anlamda hazırlamaları çok önemli.

Foto: Aykut Çelikbaş
Foto: Aykut Çelikbaş

Soru: TeamRun.Bo
– Senede kaç yarış koşuyorsun? Nasıl planlıyor, nasıl karar veriyorsun? Her geçen yıl daha fazla yeni yarış ekleniyor takvime… Gittikçe zorlaşıyor sanki yarış seçmek?

Geçen sene beş ultra maraton koşmuşum. Bu sene Kapadokya dördüncü ultra yarışım oldu. Maraton ve daha kısa mesafe koşulara da katıldığım oluyor ama patika koşuları/ultraları önceliğim ve en keyif aldıklarım diyebilirim. Ülkemizdeki ultra maraton sayısının artması gerçekten çok sevindirici bir gelişme. Öyle ki artık yarış tarihleri bile çakışabiliyor. Gönül ister ki düzenlenen her yarışa katılabileyim. Eğer yarış rotası ve organizasyondan memnun kaldıysam, ertesi sene muhakkak katılmak isterim. Daha önce koşmadığım bir yarış varsa, ona da öncelik veririm. Katılmak istediğim yarışın Şenay’ın iş/izin programına uygun olması da seçimimde önemli bir kıstas; yarış dışında bizim için de kısa bir tatil olanağı doğabiliyor.

Soru: TeamRun.Bo
– En büyük yarışı koştun. Peki şimdi hedefin nedir? Sırada hangi yarışlar var? Nasıl bu kadar motive olmayı başarıyorsun?

En büyük olmasa da en önemlilerinden birini koştum diyebilirim. Yılın son yarışı Kapadokya Ultra. Üçüncü kez 60km koştum. Ailemle gittiğimden 110km’yi tercih etmiyorum; benim tempomda 110’un varışı gece yarısından sonra, 60’ın ise akşam üstü; en azından finiş sonrası ailece güzel bir akşam yemeği yiyebiliyoruz.

2017 için bir plan yapmadım ama İznik’te daha önce koşmadığım 50km etabını koşmak istiyorum. Mesafe anlamında UTMB’den sonra ne olur bilemiyorum. Uyku sorununu çözmem gerek öncelikle. Aykut’un (Çelikbaş) koştuğu 246 km’lik Spartathlon’u düşünmek bile beni heyecanlandırıyor ama ne yarışa başvurumu sağlayacak kadar hızlıyım ne de asfalt seviyorum. Spartathlon’un patika versiyonu olsaydı, katılabilmeyi çok isterdim. İnsanın sınırı, ultra maratonların da sonu yok.

Sanırım beni motive eden şeylerin başında ultra maraton koşabildiğimi bilmek ve bunu yaparken de keyif almak geliyor; nasıl bir keyifse o..

Soru: TeamRun.Bo
– UTMB’ye geri dönelim. UTMB organizasyonu süresince seni şaşırtan sürpriz bir şey oldu mu?

Bence UTMB’yi bu kadar popüler kılan şeylerin başında Chamonix şehri (kasabası demek daha doğru belki; nüfus on bin civarı ama kışın ve yazın yüksek sezonlarda yüz bin civarı) geliyor.

Chamonix’in ünü tarihteki ilk Kış Olimpiyatları’nın düzenlendiği şehir olmasının yanında, Avrupa’nın en yüksek noktası Mt Blanc’ın eteğinde kurulu olması. Şehirde dolaştığınızda yediden yetmişe herkesin bir çok farklı spor dalını icra ettiğini görebiliyorsunuz; dolayısıyla Chamonix’nin ve rotanın geçtiği diğer şehir ve kasabaların UTMB gibi bir organizasyonu da sahiplenmesine şaşırmamak gerek. Önemli sponsor destekleriyle de dev bir organizasyona dönüşmüş durumda.

CCC, TDS ve UTMB rotalarının geçtiği her yerleşim biriminde gecenin körü de olsa insanların sizi desteklediğini görmek bizim pek alışagelmediğimiz bir durum. Saat 23:00 suları İsviçre’nin bir kasabasından geçerken küçük bir kız çocuğunun evinin önündeki masadan size bir bardak su ikram etmesi tüyleri diken etmeye yetiyor. Start ve finiş de tarifi zor ve yaşanması gereken anlar.

Soru: TeamRun.Bo
 Bu parkuru koşacaklara, nelere dikkat etmelerini önerirsin?

UTMB koşacakların fiziksel anlamda hazır olacaklarından şüphem yok. Zihinsel hazırlıklarını aksatmamalarını ve daha önce bu yarışı koşmuş olan arkadaşların tecrübelerinden faydalanmalarını, blogları okumalarını öneririm. Özellikle ikinci gece için bir strateji geliştirmeleri, uykusuzluk ve vücudun tepkilerine karşı hazırlıklı olabilmeleri açısından kendilerine kolaylık sağlayacaktır.

Soru: TeamRun.Bo
– UTMB için tavsiye edeceğin olmazsa olmaz malzemeler nelerdir? Yarış süresince kullandığın malzemelerden biraz bahseder misin?

Mesafe/süre olarak bu tarz uzun ve görece yüksek rakımda geçen yarışlarda organizasyonun yanınızda taşımanızı zorunlu kıldığı malzemeler mevcut. Bu malzemeler hem kayıt hem yarış sırasında kontrol ediliyor. Eğer eksik bir malzemeniz varsa, zaman cezasından diskalifiyeye kadar uzanan bir süreçle karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Kısaca bu malzemeleri yanınızda taşımayı en baştan kabul etmiş oluyorsunuz.

Şahsi fikrim, organizasyonların şart koştuğu zorunlu malzeme listelerine bir mecburiyet olarak değil olası bir problemde ihtiyaç duyulacak malzemeler olarak bakmak lazım. Örneğin 1000 metrelerde gündüz 30 derece olan hava, 2500-3000m.’deki bir geçide gece geldiğinizde 5 derece civarında olabiliyor. Kafa feneriniz çalışmazsa veya yedek piliniz yoksa ilerleyemezsiniz. En yakın kontrol noktasına kilometrelerce uzaktaysanız ve cep telefonunuzun şarjı yoksa görevlilere ulaşamazsınız. Arkadan gelmesini ve yardım talebinde bulunmayı umduğunuz koşucular sizden kilometrelerce ötede olabilir. Alüminyum battaniyeniz yoksa hipotermiye girmeniz an meselesi olabilir.

Ultra maraton koşup tecrübelendikçe, beni en memnun eden şeylerden biri de, UTMB gibi zorunlu malzeme listesinin kalabalık olduğu bir organizasyona 5 litrelik bir çantayla katılabiliyor olmam. Birkaç sene önce katılıyor olsaydım, 20 litrelik çantaya malzemeleri nasıl sığdırabileceğimi düşünüyor olurdum. Malzeme anlamında verebileceğim en önemli tavsiye “daha önce kullanmadığınız hiçbir malzemeyi yarışta kullanmayın” olurdu. Buna giyeceğiniz çoraptan, sırtınızdaki çantanıza kadar her şey dahil.

UTMB’de zorunlu olmasa da tavsiye edilen ve benim için elzem olan malzeme yürüyüş batonları. Yarış kuralına göre yarışa batonla başlayan batonla bitirmek zorunda. Batonla başlamadıysanız, herhangi bir noktada baton temin etmeniz/kullanmanız yasak ve yarışı batonsuz bitirmek zorundasınız. Çorap/ayakkabı kombinasyonundan sonra benim için en önemli malzeme batonlar diyebilirim. UTMB’de ilk kez katlanır (Z-pole) baton kullandım ve özellikle yokuşlarda çok faydasını gördüm.

Foto: Aykut Çelikbaş
Foto: Aykut Çelikbaş

Soru: TeamRun.Bo
– UTMB’ye bir daha katılmak ister miydin?

İkinci gece yanımda kafa dengi ve beni uyanık tutacak birileri olacaksa, neden olmasın!

Soru: TeamRun.Bo
– Son olarak, UTMB organizasyonunu aşağıdaki kriterlere göre nasıl puanlardın?

Kriter Puan
(min 1 -max 5)
 Ek Not

1


Yarış Hakkında Yeterli Bilgilendirme


5


 

2 Fuar alanı 5
3 Drop Bag Organizasyonu 5
4 Yarış Transferleri 5 UTMB startı Chamonix’de olduğu için transfere gerek kalmıyor ama CCC ve TDS için 5
5 Start Organizasyonu 5
6 Parkur Manzarası ve Güzelliği 5
7 CP besin / su ikramları 4
8 Finisher Madalyası 5 FM yok. Onun yerine bitirenlere yelek veriliyor. Ayrıca yarış boyunca bileğinizde olması gereken bileklik de güzel bir hatıra.
9 Yarış T-Shirtü 5
10 Seyirci İlgisi 5
11 Yarış Sonrası Hizmetler (Duş, masaj, kabinler, yeme içme) 5
12 Yarış Fotoğraf Hizmeti 4

Cenk Turan ORGANIZASYON ORT. PUANI: 4.83

İçten cevapların için çok teşekkürler Cenk! Sağol varol. Ayakların sağlam bassın, enerjin her daim bol olsun, keyifle koşmaya devam et. Patikalarda görüşmek üzere!

Team Run.Bo