TAHTALI BERG SKY / ULTRA SKY

ANTALYA’DA ALPiNiST BİR YARIŞ
Tahtalı Berg Sky Race
http://www.tahtaliruntosky.com/
Yazan: Cem Ayhan

Merhabalar,

19-20-21 Mayıs tarihleri arasında, Antalya-Çıralı’da Mammut markası sponsorluğunda, Rossist tarafından düzenlenen Tahtalı Run To Sky arazi koşuları içinde ki beş parkurdan ortancasını Berg Sky Race’i koştum. Bu yarış ile ilgili raporumu, bu yarışı koşmak isteyenlere faydalı olabileceğini umarak, kaleme alıyorum; keyifli okumalar 🙂

Berg Sky Race, bu yıl ilk kez düzenlendi ve 30 koşucu tarafından ilk kez koşuldu.

Yarışın ismi Berg- Almanca Dağ anlamına geliyor ancak; esas kaynağı bu yarışı düzenleyen Rossist Ekibinin çok genç yaşta kaybettikleri arkadaşları, daha doğrusu dostları Berk ÜK. Dostlarının adını yaşatmak için böyle bir yarış düzenledikleri için başta Sevgili Polat Dede olmak üzere tüm Rossist ekibinin hepsini ayrı ayrı tebrik ediyor, gözlerinden öpüyorum. Günümüzde çok zor bulunan bir özellik olan vefanın, inanılmaz bir örneğini bizlere sundular. Biliyorsunuz bir insan gerçekte ismi diğer insanlar tarafından unutulduğu zaman ölürmüş; Berk ÜK bu yarış sayesinde hep aramızda, hep aralarında olacak. Helal Olsun!

Parkur

Bu yarış Çıralı’da deniz seviyesinden başlayarak önce Olimpos Dağının zirvesine kadar çıkan, sonrasında zirveden aşağıya sizi geriye indirerek, dağın etrafında tam tur dolaştırarak teleferik ara istasyonda sonlanan 58.5km uzunluğunda ve 3850m pozitif yükseklik kazanımı  içeren, inanılmaz güzellikteki bir doğada koşulan, muhteşem manzaraları olan ve çok zor bir parkur. Bu parkurun Türkiye’de bir klasik olacağını sanıyorum. UTMB için puan veren yarışlardan bir tanesi ve 4 ITR-A puanı, 14 saat içinde parkuru tamamlayanları bekliyor ve emin olun 4 puanı fazlasıyla hak ediyorsunuz 🙂

Parkur üzerinde toplamda 4 CP kontrol noktası mevcut.

İlki 9.km’de Ulupınar Köyünde, ikincisi 18.4km’de Beycik Köyünde ve bu istasyona 4:30 saatlik zaman içinde ulaşmanız gerekiyor; aksi durumda diskalifiye oluyorsunuz. Üçüncüsü 27.2 km’de Olimpos Dağının zirvesindeki teleferik ana istasyonunda, buraya da ulaşabilmek için ise 7 saatlik zaman sınırı mevcut. Dördüncüsü CP ise 45.5km’de Yaylakuzdere köyünde, zaman sınırı 11 saat. Yarış sırasındaki olumsuz hava koşulları nedeniyle, toplam zaman sınırı 1 saat uzatılarak, 15 saate yapıldı. Bu yarışta her bir CP için ayrı sponsor bulunduğunu ve o nedenle CP isimlerinin başına sponsorların isimlerinin yazıldığını gördük, akıllıca bir uygulama, umarım devam eder.

Yarış Öncesi

Antalya’ya koşmaya gelirken gerekli hazırlıkları şöyle yaptık. En ince koşu T-Shirt ve şortları hazırlandı; yazlık çoraplar çıkartıldı, kalın taytlar evde bırakıldı, güneş kremini ve gözlüğünü unutmamak için ek önlemler alındı. Yola çıkarken acaba plaj havlusunu almış mıydım endişesi yaşandı. Oysa Zeus’un bizim için başka planları varmış. Yarıştan bir gün önce neredeyse tam gün devam eden yağış ve yarış öncesinde de yağış beklentisi uyarısı olayı bir anda başka bir boyuta taşıdı. Yarıştan önce dehidratasyon ve tuz-elektrolit kaybı, “acaba suyum yeter mi?” endişesi en büyük korkum iken, yarış sırasında hipotermi ve kaygan zeminde ayakta kalabilmek esas kaygım oldu. Zeus bize yarış sırasında önce hafif yağış, yükseldikçe soğuyan hava, takiben dolu yağışı (doğru duydunuz dolu yağdı), sonrasında yoğun sis ve en sonunda da 2 saat devam eden sağanak yağmur gönderdi, sağolsun 🙂 Olimposa çıkmanın bedeli bu olsa gerek.

Kayıt işlemleri, yarışın merkez oteli olan ve aynı zamanda konaklayacağımız, Otel Nerissa’da yapıldı ve yaklaşık 10 dakika içinde sorunsuz tamamlandı. Bu yarışta da Team Run.Bo koşucularından Aylin Savacı Armador, Bike Geçkinli ve Savaş Lütfi Kara ile birlikte konakladık, gerek yarışın kaydı sırasında gerekse konaklama organizasyonunda ki yardımları için tekrar teşekkürler Team Run.Bo, süperdiniz. Ekibin diğer iki üyesi Mehmet Kaçar ve Selman Faruk Gençtürk yakın bir pansiyonda kalmayı tercih ettiler, onlar da sürekli otele gelip giderek organizasyona katıldılar.

Kayıt sırasında  zorunlu malzemeler tek tek kontrol edildi (tebrikler organizasyon), bence bu aşama büyük ciddiyetle yapılmalı ve yarış sırasında da mutlaka tekrarlanmalı. Türkiye’de katıldığım yarışlardan hiç birisinde yarış sırasında kontrole rastlamadım, belki bana denk gelmemiş olabilir ama bu zorluktaki bir parkurda, uluslararası bir arazi koşusunda eksik malzeme gerek koşucunun kendi sağlığı için gerekse organizasyon açısından pek çok soruna yol açabilir. Yarışın zaman takibinin Argeus tarafından yapıldığını görmek çok iyi oldu. Geçen yıl The North Face Lavaredo Ultra Trail koşusunda, CP’lerde bana çok yardımcı olan Koray Kozunoğulları ile karşılaşmak, emin ellerde olduğumuz duygusu uyandırdı. Kayıt organizasyonu kusursuz şekilde düzenlenmişti. Kayıt sırasında karşılaştığımız Twillight Team’deki koşucu dostlarla çay, kahve içerek yarış öncesi durum değerlendirildi. Herkes yağmur nedeniyle tedirgin görünüyordu. Yağış aralıklarla devam etmesine rağmen mutlaka denize girmemizi tavsiye ettiler, biz de ona göre organize olduk. Sonrasında da birlikte yemek için sözleştik.

Yağmur altında hiç yüzdünüz mü? Eğer seneye Olimpos’a giderseniz mutlaka yüzün, karaya doğru baktığınızda yarın koşarak çıkacağınız muhteşem dağ manzaralarını göreceksiniz; tadını çıkarın.

Yemekten sonra otele döndük ve yarış brifingine katıldık, adet olduğu üzere makarnamızı da yedik. Yarış brifinginde detaylı parkur bilgisi verildi. Katılanların parkur hakkındaki bilgileri beni çok etkiledi: Oradaki ağaçlar veya parkurda ki evler referans gösterildi, inanamadım. İşaretlemeler konusunda Polat hem kullandıkları işaretleme bandını hem de barkovizyon ile parkuru anlatarak detaylı bilgi verdi. Parkurun GPX kaydının güncellendiğini, isteyenlerin web sitesinden rotayı güncelleyebileceğini, bunu yapamayanlar için eski kaydın, şimdikinden çok küçük bir farkı olduğunu ve kullanılabileceğini anlattı.

Sonrasında Team Run.Bo’nun en geç gelen üyesi Bike Geçkinli’nin otele varmasıyla yarış öncesi değerlendirmeler, malzeme kontrolü ve son hazırlıklar hep birlikte yapıldı.

Yarış

Sabah saat 04‘te uyanarak yapılan hafif bir kahvaltı ve son hazırlıklar sonrasında saat 5 de start hattına ulaşabilmek için yola çıktık. Kaldığımız Nerissa Otel start noktasına olabilen en uzak yerde olduğu için yaklaşık 20-25 dakikalık bir yürüyüş-jog ile ulaşabileceğiz. Bu sırada bizimle birlikte otelden çıkan Mammut koşucularının görüntüleri, hafif ama ritmik tempoda, küçük adımlarla tıpkı bir makinanın çalışması gibi yaptıkları jog ile yanımızdan geçişlerini, koşu formlarını hayranlıkla izledim. Zaten bu elit atletleri start sonrasında görmek mümkün olmayacak, yarıştan sonra otelde veya Facebook’ta fotoğraflarını göreceğiz 🙂

Yağış beklediğim için çok gerilmiştim ancak havanın açık olması sevindirici oldu. Hedefim bu yarışı zaman limitine takılmayacak bir tempoda zorlanmadan koşmaktı. Yavaş başlayan gurubun içinde yerimi alarak ilk 3km’yi ısınmak için kullanarak yarı uykulu koştum; Chimera’nın 202 basamaklı tırmanışı ile de uyandım. İlk CP ye ulaştığımda çevredeki koku inanılmazdı. İsmini bilmediğim bir sürü çiçek kokusu birbirine karışmıştı, patikalar kekik kokusundan geçilmiyordu, etrafta kuzular, köpekler doğa çıldırmış gibiydi. Sırf bu kokuyu hissetmek için buraya gelmeye değer, emin olun.

[vimeo 219289613 w=640 h=1131]

9.km’den sonraki bölüm tatlı bir eğimle ama sürekli yükselerek devam ediyor. Çok az ve kısa inişler var ama bu etap sizi ana çıkışa hazırlıyor. Çok keyif alarak koştum.

FB_IMG_1495600287703Sevgili Polat’tan brifingde öğrendiğime göre ilk 18km’yi geçiş süresi ile 27.km’ye kadar olan 9km’yi tırmanış süresi eşitmiş. Dolayısıyla çok oyalanmadan tırmanmaya başladım. İşte burada Zeus devreye girdi, önce hava soğudu, sonrasında ağaçsız bölgeye yani 2000 rakıma ulaştığımızda hafif bir yağmur ile bizi karşıladı. Zirveye ulaştığımızda dolu yağıyordu, soğuktan korunmak için CP’de ki ufak odaya sığınarak kuru t-shirt giyerek ve sıcak çorba içerek kendime gelmeye çalıştım. Bunu anlatmasam olmazdı: Sevgili Zeyno Dede’nin güzel saçlarını hepiniz biliyorsunuz. Bu CP’de Zeyno bana çorba verirken, bir adamın gelip “saçlarınızla fotoğraf çektirebilir miyim?” deyişini unutamam, süpersin Zeyno 🙂 Soğuktan orada daha uzun kalmayacağımı görerek koşarak inişe başladım.

Bundan sonraki parkur çok uzun bir inişi içeriyor ve muhteşem bir manzarada koşuyorsunuz. Ancak Zeus bize bir sürpriz hazırlamıştı SİS. Parkurun bazı özellikleri var mesela 100m önünüzde koşan birisini hiç görmeden kilometrelerce koşabilirsiniz, sürekli dönüşler ve iniş çıkışlar olduğu için çok yakınınıza gelmeden göremiyorsunuz. Aynı şey işaretler için de geçerli, çoğu koşuda birkaç işareti peşi sıra görebilirken burada görmek zor. Yeri gelmişken parkur üzerindeki işaretlemenin çok iyi olduğunu belirtmeliyim, zorlandığım noktalarda Likya Yolu işaretleri yardımcı oldu. Ancak sis bastığında, düz iniş koştuğumuz bölümde işaret görmek çok zorlaştı. Polat bu bölümde dönüş olmadığı için işaretlemenin 200m aralıklı yapıldığını brifingde söylemişti ama gel gör ki yağış, soğuk, sisin görüşü birkaç metreye azaltması nedeniyle çok tedirgin koştum, sürekli kaybolup kaybolmadığımı anlamaya çalıştım. İşaretleme ile ilgili tek eleştirim bu noktaya olacak, bence daha sık aralıklı yapılması daha güvenli olacaktır. Hava açık ve görüş iyiyken hiç sorun yok ama görüş azaldığında veya burayı karanlıkta geçerseniz rahatlıkla kaybolabilirsiniz: Saatinizdeki rotayı kullanın, mutlaka güncelleyin. Bu etapta yoğun yağış altında koşarken, minik derelerin geçilmesi gereken su engellerine döndüğünü gördük. Dağ’dan akan yağmur sularının oluşturduğu yeni derelerden defalarca geçtik. Evet ıslandık, ayaklarımızdan saçımıza kadar kuru bir yerimiz kalmadan devam ettik yaklaşık 14km sürdü bu etap.

IMG-20170525-WA0010Bu yarış için dördüncü ve son CP olan Yaylakuzdere ‘de Polat bizi karşıladı. Bundan sonraki 13-14km’lik bölümün yarışın en zor etabı olduğunu ve yaklaşık 3:30 – 4 saat de geçebileceğimizi söylediğinde inanamadık ama öyleymiş. Bu noktadan sonra gerçek yarış başlıyor, patika olmayan kaba arazi üzerinde, taşlı–çarşak zemin üzerinde, uçurumların yanı başında görsel olarak çok keyifli bir parkurda koştuk. Islak zeminde kaymamak için çok çaba gerekiyor ve inanılmaz konsantre olarak koşmanız gerekiyor. Her kilometresinden ayrı keyif aldım, inanılmaz tecrübe oldu. Bu etapta özellikle 50km’den sonra benim de hatam ile az beslenmeye, tuz almamaya başladım, nasılsa bitirmeye az kaldı diye. Ama öyle olmuyor, bu etapta ki her 3-4km’yi 1 saat gibi bir sürede geçebiliyorsunuz, aynı hatayı yapmayın! Son 2 km hiç bitmeyecekmiş gibiydi, teleferik binasını uzaktan görmemize rağmen bir türlü yaklaşamadık 🙂 Bir dönüş, bir dönüş daha, azıcık çıkış, iniş tam geldim derken yeni bir çıkış vs. En sonunda patikanın bittiği yerde bir anda finiş takını gördüm. 13 saat 12 dk’da 18. sırada yarışı tamamlayabildim. Yarışı koşan herkesi tebrik ediyorum.

Finişte pizza yemek te çok hoş oluyormuş, tavsiye ederim. Ultra koşarken yola Pizza ısmarlayan Dean Karnazes’in sırrını çözmüş oldum. İnanılmaz enerji veriyor.

Finiş alanından bizi alan servisin otele taşımasıyla bir yarış ve macera bitmiş oldu. Hipotermiye girmemek için hemen sıcak duş, kuru giysiler ve beslenme ile hızlı bir recovery süreci başlamış oldu. Yarış sonrası 27km koşan Bike ile bir şeyler yerken ekibin 90 km koşan üyelerinin de bitirdiği bilgisi geldi. Galiba yarış sonrası bir araya gelip herkesin yaşadıklarını paylaşması ultra koşmanın en keyifli anlarından. Hepimiz aynı parkuru koşmamıza rağmen tamamen farklı şeyler yaşıyoruz. Herkesin karşılaştığı sorunlar farklı oluyor, haliyle ürettikleri çözümlerde öyle. Aynı parkurda, aynı günde nasıl bu kadar farklı şeyler yaşanabildiğine inanamıyorum.

Deliksiz bir uyku sonrası sabah 06:30’da kendiliğimizden uyanıp yüzmeye gitmek harika oldu. Kumda yürüyüş ve yüzmek tüm kaslarımıza iyi geldi, açıldık. İşte Olimpos-Çıralı’da koşmanın farkı!

FB_IMG_1495590954439

Hangi parkuru koşmalı ?

Ultra koşmaya başladığınızda mesafeler artık önemini yitiriyor, eskiden ulaşılmaz olan 30km’ler, 50km’ler hatta 100km’ler kolaylaşıyor. Genellikle, yarış öncesinde antrenman yapabildiysek gittiğimiz yarıştaki en uzun parkuru koşmayı, yeterli hazırlığımız yoksa orta mesafeyi, sakat isek veya iyileşiyorsak kısa mesafeleri koşmayı seçiyoruz. Elbette ki bu yanlış. Kilian Jornet’in dediği gibi “dağlarda koşuyorsanız kilometrelerden bahsedemezsiniz, önemli olan zaman veya yaptığınız tırmanış miktarıdır”

Bu parkurda ki her yarış, 6 km‘den 90 Km’ye kadar, onu koşmak için gelmeye değer, emin olun.

Tahtalı VK: Bu parkurda ki en kısa mesafe 6km’lik vertikal koşu belki de en iyi antrenman yapanların koşması gereken yarış. 1164 m’den başlayıp 2365m.’ye ye uzanan 1200m’lik yükseklik kazanımıyla tam bir vertikal yarış. Yokuş benim işim diyenlere !

Tahtalı Run To Sky: Deniz seviyesinden başlayıp 2365m’de ki Olimpos’un zirvesine uzanan 27Km’lik bir yarış. Muhteşem parkur, zor bir yarış, 7 saatlik zaman sınırı var. Ultra Koşmak isteyenlere, arazi koşusu nasıl bir şey denemek isteyenlere, hafif sakatlığı olan koşuculara uygun. Sakın mesafe kısa diye düşünmeyin. Zirve yakınında beni yakalayan bir 27 K koşucusu, yolda maratonu 3 saat altında yarı maratonu 1.24 civarında koştuğunu ama burada bittiğini anlattı !

Tahtalı Berg Sky Race: Eğer Alplerde bir Ultra yarışına hazırlanıyorsanız bunu koşmalısınız. 59km 3850m inanılmaz güzellikte ve zor bir parkur. UTMB-OCC’den kesinlikle daha güzel ve keyifli.

Tahtalı Ultra Sky: 90km yaklaşık 5000m tırmanış ile tam bir ultra, iyi hazırlanmış tüm koşuculara uygun, Elit atletlere ise çok sıkı antrenman olacak bir parkur.

Kullandığım Malzemeler

  1. Raidlight Olmo 5L çanta
  2. Salomon SG Ayakkabı, özellikle ıslak, çamurlu, taşlı zemini tutuşu ve kuvvetli tabanıyla bu parkur için çok uygun. Ayağınıza 1- 1,5 numara büyük alın, tırnakları korumak için.
  3. Fizan baton, yapılmış en hafif alüminyum batonlar
  4. Raidlight yağmurluk
  5. Dynafit uzun kolluk ( mutlaka kullanın, hava ısınınca indirerek rahat ediyorsunuz)
  6. Eldiven (inanılmaz işe yaradı)

Keşke Alsaydım

  1. Uzun ara katman
  2. Uzun Tayt, şort soğuk havada yetersiz kaldı
  3. Sandviç – Leblebi. Midenin uzun süre boş kalmaması için.

Öneriler

  1. Asla ve asla hafife alınmayacak bir yarış. Çok sert bir parkur. Çok iyi hazırlanmak gerekli.
  2. Bir Ultra’da ne olmasını bekliyorsanız bu yarışta bulacaksınız: Doğa, sert zemin, soğuk, zirve, yer yer %50’lere ulaşan eğim.
  3. Eğer Alplerde her hangi bir yarışı koşmak istiyorsanız, önce buraya gelmelisiniz.
  4. Mutlaka uzun kollu ara katman hatta uzun alt taşımak gerekli.
  5. Sıcak havada yanınıza ek su almanızı öneririm. CP’ler arasındaki uzaklık zorlayıcı olabilir. Katılmayı planladığım Grossglockner Ultra Trail’de 26km arayla CP olduğunu görünce burayı şikayet etmeyi Sevgili Polat Dede’ye haksızlık olacağı için yapamadım 🙂
  6. CP’lerde ki gıdalar benim için yeterliydi, tek eksik ekmek ve peynir olmayışı idi.
  7. Çıralı’ya ulaşım bence ciddi problem, imkan varsa araç kiralayarak veya direkt kendi aracınızla gelmek iyi bir seçenek. Organizasyona önerim havaalanından servis koymaları, bedelini hepimiz ödemeye hazırız.

Teşekkürler

Team Run.Bo ekibine içten teşekkürler, yarış öncesi ve sonrasında inanılmaz destekleri, arkadaşlıkları, dostlukları için.

Zeyno Dag Dede, muhteşem kadın! Her başarılı erkeğin yanında olanlardan 🙂 Kayıt alanından CP’lere elinden gelen desteği yaptı, inanılmazdın.

Polat Dede, yaşadığın tüm zorluklara rağmen başarılı organizasyon, süper parkur seçimi ve bize böyle bir yarış kazandırdığın için teşekkürler.


Tahtalı Ultra SKY
Yazan Runbo: 
Savaş Lütfı

Bu yarışa diğer koşularıma olduğu gibi hazırlanmamıştım. İznik’ten kalma sol ayağımdaki tabialis anterior kaslarındaki ödemden dolayı salonda crossfit çalışmaları yaptım. İrtifaya alışmak için boyacı maskesiyle kısa mesafe koşu çalışmalarım oldu. Bunun faydasını gördüğümü söyleyebilirim. Tırmanış çalışması yapabileceğim yokuş olmadığı için bu tarafım eksik kaldı ve koşuda bunun sıkıntısını çektim de…

Ekip olarak koşu için heyecanlıydık ama Ersavaş’ın bu koşuda olamaması bizi üzüyordu. Yer hazırlıkları, yol hazırlıkları, zorunlu malzemeler derken koşacağımız hafta geldi çattı. Koşularımızın artık olmazsa olmazı RunBomb takviyeleri de valize yerleştirildi. Gerçi havaalanında xrayden geçerken bu nedir diye bayağı sıkıntı çıkardılar ama yetkilileri cezerye diyerek ikna edebildim :). Team RunBo Aylin, Bike, Savaş, Mehmet, Selman ve Cem Çıralı’da toplanmıştık. Kayıt işlemleri tamamlandı, yemek faslından sonra biraz muhabbet derken vakit ilerleyince Mehmet ve Selman’a iyi uykular diyerek ayrıldık. Aylin’den arazi ile kısa bir brifing ve koşu çantalarını yerleştirme operasyonundan sonra odalarımıza dinlenmek için ayrıldık. 90K ve 60K beraber başalayacağı için Ben, Cem ve Aylin sabah 04:30 da kahvaltı yapmak için anlaştık. Bike, Mehmet ve Selman 27K koşacakları için daha fazla uyuyacaklar :). Kahvaltıda Mammut’un elit atletlerini gözlemleme şansımız oldu. Biz hafif bir şeyler atıştırırken onlar bayağı sağlam yediler. Hatta Aylin, Wermescher ILDIKO’nun yemek yemesinden sonra bu hatun bizi çiğ çiğ yer diye takılmıştı ve öyle de oldu :). Kaldığımız yer başlangıç noktasına yaklaşık 4K olduğu için 05:00 yola çıktık hafif jog atarak Çıralı merkezdeki başlangıç noktasına geldik.

Start verildi, heyecanla koşucuların arasında koşmaya başladık. Orta sıralarda 6 pace ile ilerliyorduk kendi kendime söylenmeye başlamıştım bile kahvaltıda sigara böreğini yemeyecektim! Rahatsız etmişti. (Kendime not: Düzenini bozma ve alışık olmadığın gıdalardan uzak dur.) Yanartaş’ın başına kadar Aylin hocamla gelmiştim. Bu parkurun benim alışık olduğum parkurlara benzemediğini, onu takip etmem gerektiğini söyledi. “İstersen bas git ama en fazla 40dk fark atarsın gene de ben seni yakalarım” demişti. Acemilik bu olsa gerek, nasıl bir kendime güven duyuyorsam bu noktada basıp gittim ya da ben öğle sandım. Hızla önümdeki ekibi geçip merdivenlerden ilerledim, Mustafa Kızıltaş abiyi yakaladım, temposuna ayak uydurabileceğimi sanıp arkasına takıldım. Ara ara etrafıma göz gezdiriyordum, manzaranın keyfini de çıkartmayı ihmal etmiyordum. Hatta alevleri görünce “eskiden burada yaşayanlar  şanslıymış, ısınma parası ödemek zorunda kalmamışlar” diyerek Mustafa abiye espri yapmayı da ihmal etmedim 🙂 Koşudan sonra Aylin Hocam ve Mustafa abi beni başkalarının arkasına takılıp koşmamam konusunda uyardılar. (Kendime not: Kendi ritmini bul ve ona göre koş). Ulupınar kontrol noktasına yaklaşık bir saat içersinde ulaşmıştık burada su ikmali ve bir dilim limon yiyerek hızlıca yola devam ettim. Yani Mustafa abiyi takibe devam.

FB_IMG_1495737854157Beycik kontrol noktasına doğru hızlıca ilerliyerek, çok dik eğimler harici hemen her yerde koşuyorduk. Mustafa abiyi o kadar çok yakından takip ediyormuşum ki farkında değilim “batonlarım sana çarpmasın biraz daha geriden gel” diyerek beni uyarmak zorunda kaldı. 9.45K’lık mesafeyi de yaklaşık bir saatte aldım. Evet ufukta Beycik kontrol noktası gözüktü, taşın üzerinden atlarken kenarda önemsemediğim büyükçe bir dikene çarptım ve hafif bir sızı hissettim, önemsemeyerek kontrol noktasına girdim. Burada hemen su ikmali yaptım. Günlük yaşantımda kola içmem, sadece yarışlarda kafein ve şeker ihtiyacı olarak kolayı tüketiyorum. Bu istasyonda nedense iki bardak içmiştim. Mustafa abinin arkasından bir sonraki kontrol noktasına doğru hemen yola devam ettim.

[vimeo 219289400 w=640 h=1131]

[vimeo 219289752 w=640 h=362]

CP Videolari icin Maratonkardesliktir Halil Aktan’a gonulden tesekkurlerimizi burdan tekrar iletiyoruz.

Bu noktadan sonra dik tırmanışlar başlıyordu. Resimlerini gördüğüm Tarihi Likya Yolunu  kesen meşhur tel örgüye gelmiştik. Burayı aşmak için yapılmış olan tahta merdivenleri ayakkabılarımın altı ıslak olduğu için çok dikkatli olarak çıkıp indim. Burada bulunan buz gibi pınardan doyasıya su içtim, doğrusu çok da iyi geldi. Durmak yok yola devam öbür uçtaki  tahta merdivenleri de  çok dikkatli bir şekilde çıkıp indim ki kötü bir kaza yaşamayalım.Koladan mı oldu bilemiyorum anlam veremediğim bir çarpıntı olmaya başlamıştı, nabzımı düşürmek için yavaşlamak zorunda kalınca Mustafa abiyle olan mesafemiz açılmaya başladı. Böyle olunca o da iyi olup olmadığımı sordu, ona iyi olduğum işaretini yapıp geldiğimi söyledim ama nabzımı düşüremedikçe hızımı azalttım. O da zamanla ufukta kayboldu. Önemsemediğim diken zaman zaman canımı acıtıyordu, sol ayağımı düzgün basamıyordum ama durmak da istemiyordum. Ormana girip tırmanmaya başladığımda iç sesim duyup dikeni çıkartmamı söyleyince durma kararı verdim. Kenardaki bir kayanın üzerine oturup ayakkabımı çıkartım ve ayak serçe parmağıma saplanmış olan kocaman bir dikeni özenle çıkarttım. İyi ki  çıkartmışım ayağım bayağı rahatladı ve düzgün basmaya başladım. (Kendime not: İhmal etmeyip başlangıçta aldığın önlemler sonrasında yaşayacağın daha kötü sonuçları engeller.) Tırmanırken karşılaştığım bir turistin söylediği “siz çok çılgınsınız” motivasyonuyla kendimi toparlayıp hızlanmaya çalıştım. Yokuş çalışamamış olmanın vermiş olduğu eksikliği yaşamaya başlamıştım, baldırlarım kasılmaya başlamıştı. Biraz düzlük olsa bu sıkıntıyı aşacaktım ama yokuş yokuş hep yokuş! Orman bitmiş, çarşak yola girmiştim, zirveye yaklaşık 4K kalmıştı. İstediğim hızda ilerleyemiyordum, hayalim buraları koşarak çıkmaktı ama gerçekler acıyla sürünmek oldu 🙁 (Kendime not: Dağlara koşarak çıkacaksan çoook çalışacaksın) Zirveye yaklaştıkça hava soğumaya başlamıştı, sırtımda rüzgarı hissedince hemen çantamdan yağmurluğumu çıkartıp giydim. Doğru karar vermiştim, az sonra dolu yağmaya başlamıştı. Sis içerisinde ilerliyordum, uzaktan sonunda zirve gözükmüştü. Dakikalar sanki saat gibi geldi ve Olympos zirvedeydim, Polat’ın eşi Zeynep’in sıcak karşılaması eşliğinde sıcacık çorbamı içtim ve kendime geldim. Su ikmali ve masadan çokonat kapıp yola devam ettim. Buradan Zeynep’e göstermiş olduğu sıcakkanlı ev sahipliğinden  dolayı teşekkür ederim.

İnişte ilk önce Hocam Aylin’le karşılaştım, sevinmiştim, merhabalaştık, ona hava durum raporunu verip yola devam ettim. İnişin kolay olacağını düşünmüştüm ama öyle olmuyordu İznik’ten kalma sol ayağımdaki ödem beni zorluyor, yetmiyormuş gibi üstüne kramplar giriyordu. Hafif eğimli koşulabilecek alanlarda koşmaya çalışarak bacaklarımı açmaya çalışıyordum. Bir de ilk defa bu koşuda baton kullanıyordum yada ben kullandığımı sanıyordum çünkü çoğu yerde sanki beni yavaşlatıyordu. (Kendime not: Bir malzemeyi ilk defa yarışta kullanma) Daha sonra ilk önce Cem ve Mehmet’le karşılaştım. Mehmet her zamanki sevimliliği ile benimle kısa bir röportaj yaptı ve yola devam.

[vimeo 219290145 w=640 h=352]

Maalesef tekrardan yol ayrımı olan orman girişine geldiğimde Bike ve Selman ile daha karşılaşamamıştım, anlaşılan onlar daha geride idiler. Ara ara durup ağrıyan bacağıma bandaj yapmak istiyordum ama her seferinde onu düşünmeyip yola devam etmeyi tercih ediyordum. Ormanın ihtişamını seyrederek koş yürü şeklinde ilerliyordum. Yalnız koşmayı sevmediğimden midir bilemiyorum, neden Aylin’i dinlemedim ki diye içimden geçiriyordum. Arkamdan bir ses “Savaş” Aylin uçarak bayır aşağı geliyordu. Usta ustalığını göstermişti; bana saygıyla önünde eğilmekten başka bir şey kalmamıştı. Bu noktadan sonra beraber gitmeye başladık, önümüzde yaklaşık 15K vardı, bayır aşağı tempolu şekilde koşmaya başlayınca bacaklarıma bu iyi gelmişti, kasılmalar ve kramplar kayboldu ama sol ayak ağrısı olduğu gibi duruyor hatta yavaş yavaş artıyordu. Hava giderek kapattı ve yağmur ama ne yağmur bardaktan boşanırcasına arada dolu yağıyordu. Bu koşuyu böyle hayal etmemiştim, çok sıcak havada koşma hayalleri çalışmalarda ona göreydi. (Kendime not: Ultra ’da umduğunu değil bulduğunu koşarsın) Vücut ısımız giderek düşüyordu, yükseltmek için yürümeden hafif tempo koşmaya çalışıyorduk. İnişler çıkışlar ve köy girişi Yaylakuzdere’ye gelmiştik. Polat karşıladı bizi, sularımızı doldurduk ve biraz da gıda takviyesi. Burada çalışan gönüllü arkadaşların isimlerini bilmiyorum ama hepsine teşekkür etmek istiyorum, canı gönülden ellerinden geleni yapmaya çalıştılar. Ayak üstü Polat’la biraz muhabbet ettik, havanın açmaya başladığını ama böyle devam etseydi yarışı iptal edeceğinden bahsetti, anlaşılan gerçektende hava şartları bayağı zorlayıcıydı. Burada Polat ve arkadaşlarla vedalaşıp yola devam ettik. Bir sonraki maceramıza doğru…

IMG-20170525-WA0025Bu kısım gerçekten de teknik bir kısımmış, varınca anlayacaktık. Aylin yarıştan önce ödev olarak parkuru çalışmamı söylemişti. Bende google map’ten parkuru incelemiştim. Bu parkur gayet kolay düz açık bir arazi gibi gelmişti ama tamamen algı hatası olduğunu, kayaların üzerinde sekerken anladım. (Kendime not: Koşu parkurlarını 3D ortamlarda incele yada harita okumasını öğren) Bu alan tam bir dağcılık tecrübesi istiyor. Yamaçlar, kayalar, tırmanış öğrenecek ne kadar çok şey var. Ortamın heybetinde kendimi burada minnacık hissettim doğrusu, burasının anlatılması değil yaşanması gerekir. Bu arada eriyen karların oluşturduğu dereden su içmeyi de ihmal etmedim 😉. Tırmanış bittikten sonra artık inişe sıra gelmişti, yer yer çamurda çok kaydığımız için  bizi bir hayli zorluyordu. Yılmak yok koşmaya devam tempomuzu düşürmeden arttırmaya çalışarak koşabileceğimiz her alanda koşarak yolumuza devam ettik. Bu arada işaretlemelerden hiç bahsetmedim, buraya kadar ve burdan sonrası için de hiçbir yerde sıkıntı yaşamadık, elinize ve emeğinize sağlık. 13,30K lık olan parkurun sonlarına doğru geliyor olmamız gerekiyordu Aylin bir ara sanki teleferiği gördüm gibi geldi dedi ama sonra yamacın girdi çıktılarında ilerledikçe bir daha göremedik acaba halüsinasyon mu görmeye başladık. Alanya kalesinin surları gibi, bu arada git git bir türlü teleferiğe ulaşamıyorduk. Sonunda yakından teleferik gözüktü, biraz daha ilerleyip ormanın içine dalarak kontrol noktasına yaklaştık. Buradakiler bizi görünce alkış ve tezahürat yapmaya başladılar. Cevap vermek için kafamı yerden kaldırıp onlara bakayım deyince olan oldu, önümdeki kayayı görmeyip sağ ayağı bu taşa tosladım ve yere yüzükoyun yapıştım. (Kendime not: Dikkatini asla önünden ayırma) Bu bana ayak baş parmağımın tırnağına mal oldu! Su ikmali ve biraz pizza yiyerek hemen yola koyulduk.

Tekirova kontrol noktasına doğru yokuş aşağı ilerleyecektik ama yolumuzun çoğu engebeli ve irili ufaklı taşlardan oluşan bir patikaydı normalde burada yavaşlamamız lazımdı ama tersi oldu Aylin öne geçti ve o taşların üstünde neredeyse uçarak ilerledi. Arkasından ona yetişmek için çılgınca bir mücadeleye giriştim. Taş sanarak bastığım ağaç köküne kadar gayet iyi gidiyordum. Burada bir uçuş denemesi daha yaşamış oldum 🙂 (Kendime not: Dikkat her bastığın yer taş değil!) her durumda yerden kalmasını bilmek gerek, kendimle olan mücadeleme devam etmeliydim. Kendimi toplayıp Aylin’in arkasında hafif tempo koşmaya başladım. Şehir içinde asfaltta koşmaya başladık, burada enerjimin yavaş yavaş azaldığını hissediyordum. Bu yarışta beslenmemi düzgün yapamamıştım, çok şekerli şeyler yediğim için içim tatlıdan bayılmıştı. Sonunda Tekirova kontrol noktasına da ulaşmıştık. Girmemizle çıkmamız bir oldu.

Bende bu noktadan sonra yorgunluk başlamıştı. Dikkatimi sadece Aylin’ni takibe vermiştim. Biraz daha asfaltta koştuktan sonra orman içine saptık, burada yürü koş yapmaya başlamıştık. İlk defa bir koşuda mide gurultularımı duyuyordum. Canım tatlı bir şey yemek istemiyordu ama yanımda tuzlu bir şey yoktu, herşey tatlıydıL Maalesef son kalan Runbomb’u, Bike’yi “hepsini bir seferde yeme” diye uyarmama rağmen kendim hepsini yiyerek doz aşımı yaptım. Bu da mide bulantısı yaptı tabii ki. Yardımıma Aylin’in mide bulantı hapı yetişti. Elektrolitlerimin düştüğünü söyleyerek yanındaki enerji jelini verdi. Sayesinde kendimi tekrar topladım. Her zaman olduğu gibi yine beni kurtarmıştı 🙏. Kendisinden öğrenecek çok şeyim olduğunu görüyorum. Koşudan sonra Ferda Falay abinin dediği gibi, böyle bir tecrübeden faydalanıyorsun, herkese nasip olmaz :). Sonunda son kontrol noktasına gelmiştik.  Maden koyu; hedefimiz buraları karanlığa kalmadan geçmekti ama karanlık bastırdı. Reflektör yeleğimizi ve kafa lambalarımızı taktık. Buradaki arkadaşların canı biraz sıkılmıştı, yalnızlıktan herhalde. Bir iki lakırdı yaptıktan sonra durmak yok, yola devam…

Bekle bizi Çıralı geliyoruz. Aylin bu parkuru neredeyse gözü kapalı biliyordu, aslında sol tarafımız uçurum olduğu için burayı gündüz geçmek istiyordu ama yapacak bir şey yoktu artık; tempolu yürüyüşle bu bölgeyi geçecektik. Çıkıyoruz iniyoruz tekrar tekrar, beni motive etmek için önümüzde kalan iniş çıkış sayılarını eksik söylüyordu. Bunu anladığımda gerçekleri tercih ettiğimi söylemiştim ama galiba doğrusunu o yapıyordu. (Kendime not: Tecrübeye kulak kabart) Karanlıkta etrafımı pek seçemiyordum, gökyüzündeki yıldızlar muhteşem bir seyirlik sunuyordu ama önüme bakmam lazımdı, tecrübem bunu söylüyordu 🙂 Sonunda şehir ışıkları gözükmüştü son iniş ve sahildeki son 4K’lık koşumuz başlamıştı. Bu düz koşu bana hiç bitmeyecek gibi gelmişti ama köşeyi dönünce finiş gözüktü, son bir gayret ve bu mücadelede bittti. Burada bizi Özden Sertkaya karşıladı, sonra Mustafa ve Ferda abi geldi tebrik ettiler ve koşunun nasıl geçtiği hakkında küçük bir brifingini yaptık. Kendilerine de buradan teşekkür etmek isterim 🙏. Koşu bitince denize atlayacaktım, son kilometrelerde kendimi böyle motive etmiştim ama hayaller Paris, gerçek Çıralı finişti. Pil bitmişti bir an önce otele gitmek için can atıyordum.

IMG-20170522-WA0046Gerçek bir ultra koşu olmuştu, her şeyi yaşamıştık. Sıcak, yağmur, dolu, tırmanış, iniş daha ne isteyebilirdim ki! Muhteşem güzellikleri olan bu parkuru sağlıklı bir şekilde bitirmiştim. Polat’a, eşi Zeynep’e, organizasyonda emeği geçen adlarını bilmediğim diğer tüm arkadaşlara eşsiz bir deneyim yaşattıkları için teşekkürlerimi borç biliyorum 🙏. Her organizasyonda olduğu gibi ufak tefek aksaklıklar oldu ama bu bir ultramaraton koşusu, beş yıldızlı otel tatili değil. Bazı şeylerin de bu koşunun doğasında olduğunu kabullenerek arkadaşlarımızın organizasyonlarını alkışlıyorum, önümüzdeki yıllarda daha da iyilerine imza atmalarını temenni ediyorum.

Ayrıca Team Run.bo ekibimizdeki Aylin, Bike, Mehmet, Selman’a, ayrıca Cem Ayhan’a 3 gün boyunca her türlü desteklerini eksik etmedikleri için tekrar teşekkür ederim 🙏. İyi ki varsınız!

Sonuçlar:
Tahtali Ultra Sky 90K
Aylin:   16:35:03 (Overall: 12/36, Cat:2)
Savas: 16:35:05 (Overall: 13/36, Cat:7)
Tahtali Berg Sky 60K
Cem A.: 13:12:42 (Overall: 18/30, Cat:12)
Tahtali Run to Sky 27K
Bike:        06:18:58 (Overall: 56/97, Cat:4)
Mehmet:  05:13:05 (Overall: 13/97, Cat:7)
Selman:   06:04:47 (Overall: 51/97, Cat:20)


TEAM RUNBO YARIS ORGANIZASYONU DEGERLENDIRMESI


Kriter Puan
(min 1 -max 5)
 Ek Not

1


Yarış Hakkında Yeterli Bilgilendirme


4


 

2 Fuar alanı 2
3 Drop Bag Organizasyonu 4
4 Yarış Transferleri 5  27K
5 Start Organizasyonu 5
6 Parkur Manzarası ve Güzelliği 5
7 CP besin / su ikramları 3  sicak ikram?
8 Finisher Madalyası 5
9 Yarış T-Shirtü 5
10 Seyirci İlgisi 2
11 Yarış Sonrası Hizmetler (Duş, masaj, kabinler, yeme içme) 2
12 Yarış Fotoğraf Hizmeti 5

TEAM RUNBO ORGANIZASYON ORT. PUANI: 3.9