GELIBOLU MARATONU 2015

logoTurkcell Gelibolu Maratonu Koşusu, 04 Ekim 2015
10k Start : Alçıtepe – 12 Tree Corpse Mezarlığı
Finish : Morto Koyu – Şehitler Abidesi, Gelibolu Yarımadası, Çanakkale

Yarışın varlığından ilk olarak Mayıs ayındaki Bozcaada yarışında, iskelede yaptıkları minik tanıtımla haberimiz olmuştu. Bu yarış neyin nesidir derken, elimize bir kartvizit tutuşturulmuştu. Çanakkale’yi kendi memleketimiz gibi zaten çok severiz, o zaman yarışı da bahane ederek, Ekim başında yapacağımız bir Çanakkale seyahatini, hemen listemize ekleyivermiştik.

Çanakkale Zaferinin 100. Yılı nedeniyle, yarış takvimine eklenen, büyük para ödüllü Uluslararası yarışın ilki bu yıl oldu, bundan sonra daha iyi organizasyonlarla yapılsın, bahtı çook açık olsun, daha çok yarışmacı koşsun dileklerimizle notlarımıza başlayalım…

haritaParkur :
Yarışta 3 ayrı koşu mesafesi vardı. 42k, 21k ve 10k. Finiş aynı yerde olduğu için, 3 yarışın start noktası farklı yerlerde idi.
10k parkuru, son 3 km hariç, deniz kenarından değildi. Hayal ettiğimiz Yarımada koşusu ise, deniz kenarında nefis manzaralar sunuyor olması idi. Mevsim itibariyle de artık sapsarıya dönen ve mahsulleri toplanan araziler bir zaman sonra ilginç gelmemeye başlıyor. Bu anlamda asfalt koşusu sıkıcı oluyor.
Hedefimizde Şehitler Abidesi, bize bir türlü yaklaşmayan bir hedef gibi hep uzakta durdu. Yarış finiş tag’ının nerede olduğu belirsiz (son 75 metreye kadar hiç görünmedi), yarış bittiğinde ise Abide’nin eteklerinde olmamızdan dolayı, tamamen ortadan kayboldu!
Parkurun en iyi tarafı asfalt kalitesinin pürüzsüz olması idi. Yeni döküldüğü ve fazla kullanılmadığı her halinden belli idi.
10k yarışı 45m çıkış, 101m inişi olan bir parkur idi. Eğimler oldukça hafif idi. Bu yönden tempolu koşmaya müsait bir parkur.
Son 1.5km’de halk yürüyüşü ile koşu parkurları bir arada idi. Ancak, her 2 grubu gayet güzel ortadan bariyerle ayırdıkları için, finişe yakın halkın ilgisi (alkışlayanlar, yürek verenler) epey motive edici idi. Türkiye’de yarışlarda hep görmeyi umduğumuz manzaralar bunlar… Seyircinin ilgisi ve yarışçıyı motive etmesi.

Bilgi eksikliği :
Organizasyonun en büyük eksikliği detaylarla ilgili yeterince bilgi olmaması idi. Maraton koşacak bir arkadaşımız, yarış günü nasıl başlangıç noktasına gidebileceğini epey mücadele ederek öğrenebildiğini söylüyordu.
Yarış web sitesi genel bilgileri kapsıyordu, ancak yarışçıların kafalarındaki pek çok detayla ilgili bilgi eksikliği de vardı… (Koşan ve spor organizasyonları tecrübe etmiş birilerinin bu çapta bir organizasyona elinin değmesi çok önemli…)

Yarış sitesi :
https://www.barisicinkosuyorum.com
Bunun dışında dağıtılan küçük el broşürü de genel bilgileri içeriyordu.

Kendimce – Öğreniler Dersler ve Düşünceler :
Yarış başlarken start’a yaklaşık 45 dak erken gidince, bu sefer hiç olmadığı şekilde ısınma şansımız oldu. Biraz koştum, biraz ısındım. Bu çok iyi geldi. (Bundan sonra her yarışta mutlaka üşenmeyip ciddi ısınacağım…)
Bu yarış aslında, gerçek anlamda benim için sezonun ilk yarışı. Buradaki performansımdan memnun olmalıyım, çünkü çok çalıştım. Bütün yaz haftada en az 3 kez cardio antrenmanı yaptım. Haftada minimum 30k koştum. Sonra bir sakatlığım da yok, çok şükür. Ayaklarıma ve dizlerime iyi baktım. Onları kuvvetlendirdim. Vücuttaki kas yapımım artık koşuya adapte olduğunu da bariz hissediyorum. Yarıştan 1 hafta evvel (Londra’daki) Asics mağazasında foot id yaptırmıştım, mevcut problemlerimim aslında içe basmaktan kaynaklandığını tespit ettirip, tabanıma buna göre destek veren yeni koşu ayakkabılarım Kayano22’larım da vardı artık. Bütün bunlar da üst üste gelince, kendimle ilgili beklentim yükseldi elbet.
Yarışa bu düşünce ve hissiyatlarla başladım. Enerjim ve moralim, kendime güvenim tavan idi.
Aslında yaptığım en büyük hata idi. Çıtayı yüksek tutmak.
Sonra da elbette, en iyi derecemi yapmama rağmen finişte hayal kırıklığı yaşadım.
Koşarken mesafeler bir türlü geçmek bilmedi.
Türkiye’deki tüm yarışlarda start ile birlikte herkes büyük bir kaos içinde sanki 100 metre koşuyormuş gibi tüm gücünü kullanarak, bir gazla birlikte yarışa başlıyor. Sonra da hep birlikte dökülüyoruz…
Yine aynı şey oldu.
İlk 2k’yı koşarken kendimi kaptırıp gittiğimi, bir yandan da enerjimin yerinde olduğunu da sürekli kontrol ederek koştum. Ama 2.5k’ya geldiğimde bu hızın sürdürülemeyeceğini, mutlaka dinlenmem gerektiğini yoksa yarışı bitiremeyeceğimden korktum. 3.5-4 pace’lerden önce 5 pace’e indim.Sonra da 2.5’dan itibaren kendimi 5.2-5.35 pace’lere fiksledim. Saatime tikli biri gibi sürekli baktığımı fark edince çok rahatsız oldum. Saate en fazla her km’de 1 kez bakmak üzere kendimle bir anlaşma yaptım. (Bundan sonraki yarışım yarı maraton olacak, 5k’dan önce saate bakmamaya yemin ettim.) Bu arada 4k’ye gelene kadar 3 kadın beni geçti. Sonraki km’de de 2 kadın daha. Moralim bozuldu. Başka bir kadın lütfen beni geçmesin dualarına başladım… Rakibim kadınlar çünkü 😉
Otobüste start’a gelirken Eceabat’ta yanımıza oturan, yarış tecrübesi fazla olmayan bir eski askerle Ersavaş yolda sohbet etmişti. 2.5k’da onunla denk geldik. Aynı pace’te koştuğumuzu fark ettik. Yarışı birlikte omuz omuza koştuk. Bazen o durdu, sonra bana yetişti. Bazen yokuşta ben yavaşlayınca, o bana hadi dedi. Acayip bir tecrübe oldu. Birlikte antrenman yapar gibi bir partner ile tam 7.5k beraber koşup, finişi beraber göğüsledik.

sertifikaBu konuyu burada açmak istiyorum. Türkiye’de bu işin matematiğini yapıp koşan insan sayısı,
mesleği sporcu olanın dışında, bir elin parmak sayısı kadar çok az. Yarışlarda bu kadar saate bakmamım ve tik haline getirmemim aslında bir nedeni de bu. Kendi pace’imde sabit koşabilen bir insan sayısı yok. Hep bir gazla koşuyoruz. En azından kısa mesafe yarışçıları böyle. Böyle bir ortamda benzer bir pace’te koşan bir insanla birlikte koşmak büyük bir rahatlık. Yarış içindeyken, kafayı başka konuları düşünmeye kullanabiliyor sonra insan.

Asfaltta uzun mesafe koşmak biraz sıkıcı. Bu yarışta, bir gün niyetim olacaktıysa bile, asla maraton koşmamaya karar verdim. Uzun mesafe trail koşusuna varım, ama asfalt bir yüzeyde asla o kadar uzun koşmam.

Bu organizasyon daha iyiye nasıl gider, birkaç nacizhane notları da ekleyelim:

Organizasyonun iyileri :
• İyi niyetlilik. Valisinden, devlet memuruna, polisinden jandarmasına herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı. Tşkler Çanakkale!
• Anında verilen sertifikalar. Vallahi bravo. Üzerinde derecemin yazdığı koca bir sertifikam oldu.
• Su noktaları. Bol miktarda vardı. Önden koşanlara (gözümle gördüm) sünger bile nasip oldu. Ahh bir de Nestle’ciler su şişelerinin kapaklarını açıp da verselerdi, daha da iyi olacaktı…
• Yarış sonrası makarna yiyenleri bile gördüm. Hatta Nestle Kit Kat dağıtıyordu. (Ama sonra M-maraton koşanlara bir şey kalmamış, biz çok yemişiz galiba…)
• Tuvaletler. Hayatımda ilk defa bu kadar lüks mobil wc’leri bu organizasyonda gördüm 😉 Hoş sadece 2 tane olması sebebiyle kuyruğa sabır edebilirsen…
• Güvenlik. Yollar ilk defa bir yarış için tamamen trafiğe kapatılmıştı. Bu organizasyonun en olumlu tarafı idi.

Organizasyonda düzelmesi gerekenler:
• Yarışmacılara madalya verilmemesi. Adettendir, her yarış sonu bir hatıra olarak katılımcı madalyası olur. Bu organizasyonda Kale sponsor olunca, seramikten yapılmış güzel bir madalya gelecek beklentim vardı… Maalesef yarış kiti içinden çıkan seramik şilteye talip etmemiz gerektiği söylendi. Bir yarışmada sadece dereceye girene madalya verilmez, “finisher” olan herkese organizasyonun bir madalyası verilir. Hatta yarışı bitirenin boynuna hemen asılır. (Düzeltme : Yarıştan 2 gün sonra katılımcılara bir e-posta gönderildi, anı madalyasının kargo ile gönderileceğini ve adres bilgilerinin paylaşılması istendi. Eğer gerçekten baştan böyle planlandı ise, bu kadar yarışmacının adresini toplamak, hımm, akıllıca!…)

• Parkurlara taşınan sporcu, yani lojistik konusu çözülmeli. Eceabat start ve finish olacak şekilde parkurlar düzenlenmelidir. Yarış parkurlarının en büyük sorunu, yarışçıların start noktasına taşınması için lojistik destek gerekmesi idi. Parkurlar Çanakkale’den uzaktı, ama merkez üssü Çanakkale idi (Maraton Fuarı ve kit teslimi çadırları Çanakkale meydanında idi), haliyle sabah erkenden Çanakkale’den yola çıkıp, yarım saat feribot süresi ile birlikte tam 1.5 start sonra start noktasına varabildik.

• Ulaşım daha iyi düzenlenmeliydi. Belki de birkaç motor organizasyona özel, sürekli ring yapmalıydı. (Gestaş Kilitbahir, ücretsiz yarışçı taşıma konusunu bilmiyordu… Neyse ki ikna edebildik.) Otobüs şöförümüz start noktasını bilmiyordu gibi gibi yaşadığımız tecrübeler var…

• Hiç kimse yarışını tamamladıktan sonra 2 saat sonraki ödül törenini beklemez. İlk olarak duş yapmak ister. Yarış 11 gibi tamamlanıyordu, ancak otobüs seferlerinin başlama saati 13:30 olarak talimat verilmiş idi. Tören alanının yeterince kalabalık olması için böyle bir karar alınmıştı sanıyorum. Sonunda elbette ilk otobüsü 11:30 gibi kaldırmak zorunda kaldılar.

• Jandarma bölgede kuş uçurmuyordu, ancak neden yolları kapattığını dahi bilmiyordu… Kilitbahir’deki komutana açıklama yapmak zorunda kalan en önde giden lider otobüs şöförümüz bildiği her şeyi söyledi, neyseki komutanı ikna edebildi, geçiş izni alabildik… ;=) Normalde otobüsler içinde organizatörlerden yetkili biri mutlaka olmalıydı.
Broşürde, güvenlik nedeniyle, yarışmacıların kimlik taşıması gerektiği yazıyordu… Elbette hiçbir yarışmacı yanında kimliğini taşımadı, organizasyon bunu da tecrübelerine katmış olmalı… 😉

• Organizasyona bazı oteller destek veriyordu. Hatta özel konaklama ücret tarifeleri bile vardı. Ancak, oteller, yarış başlangıç saatinden çok önce kahvaltı organize etmeyi düşünemedi. Çoğu yarışmacı kahvaltı edemeden start aldı.

• Bu konu bizi Çanakkale’de iyi hizmet veren otellerin sayısının çok çok az olduğu konusuna getiriyor. Otellerin konaklama şartları elbette ödediğiniz ücret karşılığında farklılık gösterir, ancak esnafın bu organizasyona sahiplenmesi, yarışmacıları evinde gibi hissettirmesi beklenirdi. Çoğu afiş asmanın yeterli bir hizmet olduğunu düşündü… Ev sahipliliği konusunda İznik bir örnek olmalı.

• Turkcell ve Kale gibi büyük sponsorları olan bir organizasyon daha büyük organizasyonlara imza atmalıdır. Bozcaada yarışında bile 5.000-6.000 katılımcı var iken, Gelibolu Maratonuna 3 mesafede toplam sadece 904 yarışçı katılmış olması gelecekle ilgili büyük fırsatların olduğunu organizatörlerin hedeflerini büyütmeleri yönünde kulaklarına fısıldamalıdır.

Kulağımıza küpe olsun :
Özellikle ilk kez koşu organizasyonu yapacak, sayın Valilerim, Belediyelerim, notum size. Uluslararası bir organizasyon yapmak ciddi bir iştir. Böyle bir işe kolları sıvayacaksanız, bu konuda tecrübesi olan organizasyon şirketleriyle çalışın, baştan pek çok sorunu engellemiş olursunuz. Sevgili Yarışmacılar, ilk olan organizasyonlarda artık biz de öğrendik ki katılırken 2 kere düşünmek gerek. Bu gibi aksaklık ve eksikliklerin olduğunu baştan kabul etmek demek…

Hamiş :bike
Sezonun başındaki ilk yarışımda en iyi derecemi yaptım. 10k, 55:07. Kadınlarda da 8. oldum 😉
İyi bir yarış sezonu olsun, enerjimiz tavan, adımlarımız her daim düz bassın.
Bike Geçkinli
bikegeckinli@gmail.com

RUNBO Sonuçlar :
Bike 00:55:07
(Overall : 97/335, Gender : 8/94)
Ersavas 00:48:11
(Overall : 27/335, Gender : 26/241)