37. VODAFONE ISTANBUL MARATONU

37. Vodafone Istanbul Maratonu, 15 Kasim 2015

ist-marathon-parkur_2014-webbAylar önce, İstanbul Maratonu’na kayıt yaptırırken; Team Runbo’dan arkadaşlarla hangi yarışın daha uygun olacağını konuştuk.  Bir gün maraton koşacağımı biliyordum ancak 3 yarı maraton deneyiminin bana öğrettiği; 42 kilometrenin o kadar da kolay olmayabileceğiydi. 2015 yılında buna hazır hissetmiyordum ama Team Runbo tam da ihtiyaç duyduğum motivasyonu sağlamak için hazırdı. Beni maratona ikna etmeleri 3 dakika falan sürdü. Online kaydımı yaptım.

Mayıs’taki Bozcaada yarı maratonundan sonra yarışlar bitmişti. Yaz boyu, fırsat buldukça 10 – 20 kilometrelik antrenmanlar yapmaya çalıştım. Kondisyon ve direncimin arttığını hissetmekle beraber, 20 kilometrenin üstüne çıkmaya; zaman-parkur ve enerji bulamamıştım.

Eylül ile birlikte koşu sezonu açılmış; Anadolu Yakası sahilinde Puma ve Champions koşularına, Büyükada New Balance yarışına katılarak bir miktar pratik yapmıştım. Ancak haftada bir antrenmanı geçmekte zorlanıyordum. O antrenmanların da en uzunu 24 kilometre idi. Kısacası, maratona yarı uzunluğunu bile koşmadan çıkacaktım. Maraton koşup koşamayacağımdan hala emin değildim. Tatlı bir kalp ağrısı yaşamaktaydım. Derken bir sabah uyandım ve aylar önce yardımseverlik koşusuyla destek olma sözü verdiğim, mezun olduğum Bornova Anadolu Lisesi Eğitim Vakfı yöneticilerinden Can Uluğtekin’den gelen maili gördüm.

http://Erdemaksakal.balev.org.tr  adresindeki yardım toplama sitesi açılmıştı ve “Erdem Aksakal maraton koşuyor” yazısı ile köprü üzerindeki foto montaj görsel beni inanılmaz etkilemişti. Bir şekilde maratonu koşacaktım. BALEV için kampanyayı başlattım ve bir hafta içinde BALEV yararına yaklaşık 7000 TL burs toplayarak yarış gününe geldim. BALEV için gelen her destek, maraton koşma gücüme güç katıyordu.

Son hafta, Team Runbo üyesi arkadaşların pozitif motivasyonuyla ve çok eskilerden arkadaşım, tecrübeli koşucu Erkal ile yaptığım uzun bir telefon görüşmesiyle maratonu bitirebileceğime inanmaya başladım. Evet yeterince iyi hazırlanmamıştım, daha önce böyle bir mesafe koşmamıştım ama kendi şehrimde, ailemin ve sevdiklerimin desteğiyle, dünyanın en güzel parkurlarından birisinde maratonu bitirebilirdim.

Erkal’ın, hız, tempo ve beslenme taktikleri, Team Runbo’nun doktor üyeleri Elçin, Cem ve Seyit’in tıbbi tavsiyeleriyle birleşti. Bir gece önce güzergâh çalıştık. Eşim Ayşen, annem ve çocuklarım da 11 ve 18. Kilometrelere gelen Unkapanı köprüsünde beni desteklemeye ve finişte Sultanahmet’te beklemeye karar verdiler. Planlama tamamdı.

Gece normal bir saatte yatmama rağmen, yolların ayağımın altından kaymadığı, 10. Kilometrede tüm enerjimin bittiği kabuslar gördüm ve uyuyamadım. Sabah 4 gibi uyanıp, o saatte twitter ve kelimelik’de online olan hangi arkadaşım varsa onlara salça olarak desteklerini aldım. 6:30 gibi evden çıkıp, Altunizade’ye kalkacak İETT otobüslerinin toplanma noktası olan Taksim’e gittim. Bir gün önceki Paris saldırıları, bir çok kişide tedirginlik yaratmıştı. Otobüse binerken, sivil polislerin yaptığı üst araması bu tedirginliği bir miktar hafifletti.

2015112005185809:00’da başlayacak koşu öncesi 07:45’de Altunizade’deki start noktasına varmıştık. Binlerce koşucu, Adım Adım başta bir çok sivil toplum örgütü, koşu grupları, yerli yabancı ekipler oradaydı. Koşu öncesi atan kalplerin Rengarenk, nefes nefese bir ortam. Start öncesi, Team Runbo üyeleri Bike, Cem ve Ersavaş ile son taktikleri paylaştık, evden Ayşen-Nisan-Güney ve annemden gelen son moral resimleri ile 09:00’daki starta hazırdım.

IMG_7881Hedefim 06:15-06:30 gibi bir pace ile yarışı 4:30-04:45 saat civarında bitirmekti. O yüzden görece kolay olacağını düşündüğüm, Barbaros inişinin de olduğu ilk 10 kilometreyi 06:00 pace ile koştum. Binlerce koşucu olmasına rağmen, hayalimdeki gibi izleyiciler, destekçiler yoktu. İzleyici sayısı bir önceki yıldan bile azdı. Barbaros Bulvarı’nda sağlı sollu iki ritm grubu, Vodafone’un fotoğraf çekme noktası koşuyu eğlenceli hale getiriyordu, ama o kadar. Geri kalan tüm renkler koşanlara aitti ve koşucular organizasyondan çok daha renkliydi. 10 km finişinin olduğu Eminönü’nü biraz geçtikten sonra, 11. Km’de ailemi gördüm. Hava sıcaktı, üzerimdeki ince montu ve yedek telefon bataryasını Ayşen’e verip, Nisan ile Güney’i öperek koşuya devam ettim. 12. Km’de kendi 15 km finaline yaklaşmış Ersavaş’ı, BALEV için koşan BAL 90 takımından Mete Deniz Bektur’u, 14. Km’de ise işyerinden arkadaşım Cansu’yu görüp kısaca selamlaştım.  14. Km’deki Feshane dönüşünden sonra ritmi bozmadan devam ettim. 2Balat’ta yolun ortasında durup koşuculara destek veren küçücük (muhtemelen evsiz ya da göçmen) bir çocuk o kadar sevimliydi ki; bir an içimden geldi ve arka cebimdeki 5 TL’yi ona verdim. Bu sanırım yapabileceğim en büyük hataydı ki; sonraki bir kilomtereyi benden para isteyen 20 çocukla birlikte koştum. Çocuklar, başka param olmadığına ikna olup pes etti bir süre sonra.  18. Km’de ilk buluştuğumuz noktanın karşısında ailece bir sarılma daha yaşadık ve artık 10-15 km yarışçılarından ayrılarak sadece maraton katılımcılarının olduğu Unkapanı’na doğru kıvrıldım.

O an maratonda olduğumu hissetmiştim işte. Saraçhane’nin tarihi su kemerlerine doğru koşan, starta göre çok daha az sayıdaki koşucudan birisiydim. Artık resmen bir maraton koşucusuydum. Saraçhane’ye doğru çıkan tatlı bayır bacaklarımı biraz yormuştu. Psikolojim 21. Km’de Yenikapı’ya vardıktan sonra çok daha rahat edecekti. Yarıyı geçmek bitirmeye yaklaşmak demekti benim için. 20. Km civarı bacağıma giren krampı Team Runbo doktorlarının önerisiyle yanıma aldığım tuz ve magnezyum ile hafifletmeye çalıştım.

21. Km’de Yenikapı sahile indiğimde, karşı istikametten gelen 35. Km’ye varmış hızlı koşucuları gördüm. Onları görmek “İşte bak sona gelinebiliyormuş” umudu olduysa da bana, daha oraya ulaşmama çok vardı.

İlk yarısında bile hayalimdekinden ve 2014 yarışından daha sönük olan maraton atmosferi; o andan itibaren neredeyse tamamen bitti. Yenikapı’dan Bakırköy’e giden sahil yolunda 2,5 km’de bir düzenli olarak konulmuş su/ıslak sünger istasyonlarından başka yarışa dair hiçbir şey yoktu. İstasyonlardaki görevliler bilgisizdi ve koşucuların ritmini yakalayacak desteği veremiyordu, çoğu heyecansızdı. Birçok istasyonda yiyecek tükenmişti. Yenileri servis edilmiyordu. İzleyici yoktu, yollar yaya trafiğine kapatılmamıştı. Yayalar parkurun ortasına dalıyor, her yerden geçiyor, koşu ritmini bozuyordu. Bir yeni Türkiye gerçeği olan inşaat şantiyelerinin arasından koşuyorduk. 28 Km Bakırköy dönüşün kadar manzara bu şekildeydi. Tatsızdı.

28. Km’yi döndükten sonra yarışın, son 1/3’lük dümdüz sahil boyu etabı kaldı. Bakırköy’den Sultanahmet’e… Kafamdaki hesaba göre yorgunluğu yaşayacağım ama sona gelmenin motivasyonuyla aşacağım bölüm. Sürpriz olmayacak şekilde 30 km gibi yorgunluk belirtileri yaşamaya başladım. Zaten tamamen geçmeyen bir kramp, üstüne parkurun sıkıcı bir bölümü, sıcak ve yorgunluk… 30 ila 35 km arası belirgin ölçüde yavaşlamaya başladım. Kilometreler geçmiyordu. Yanımdaki enerji jellerini o ana kadar 45dk/7,5 km’de bir alıyordum ama artık araları kısaltmış, hızımı da iyiden iyiye düşürmüştüm. Ara ara yürüme adımına düştüğüm de oluyordu. 04:30 Pacer’ı da beni geçtikten sonra, geriye kalan çok sayıda 04:30 – 05:00 arası yavaş maraton koşucusuyla birlikte ilerliyorduk. Koşsam bacak gücüm yetmeyecek, dursam bir işe yaramayacak biliyordum. 35 km’den sonra psikolojim bir hayli zorlandı. Beni ayakta tutan da, yavaşlatan da, geri hızlandıran da beynim ve kalbimdi artık. Bacaklarım sadece bir araçtı. Kalbimle, beynimle ilerliyordum. Bu duygular içinde hızlı adım yürüyerek, ara ara telefona bakıp Team Runbo’dan ve ailemden gelen destek mesajlarını okuyarak 40. Km’ye kadar geldim.

Bir önceki yıl katılımcılarından son 1 km’deki Gülhane Parkı’nın içi ve Sultanahmet’e doğru tırmanışın yıpratıcı olduğunu duymuştum. Ama zaten son 10 km’nin yaklaşık %30’unu yürüdüğüm için, daha fazla yıpranacağımı düşünmüyordum. Yorulmuştum ama pes etmeye niyetim yoktu. 4:45 gibi bir hedefim vardı ama ona yetişemeyeceğimi anlamıştım. 4:50 gibi bir sürede Gülhane Parkı’na girdim. Ancak parkurun kimi kısımları, örneğin Gülhane yarış havasından o kadar uzaktı ki; parka gezmeye gelmiş yayaların içindeki birkaç meczup koşucu gibiydik. Gülhane Parkı’nda 15 km koşusunu saatler önce bitirmiş Team Runbo üyesi Ersavaş beni karşılamaya ve son 1 km’de eşlik etmeye gelmişti. Yorgun ve suratsız halimle Ersavaş’a hafif bir posta koymuş olsam da, son 1km’yi muhabbet ederek koşmak inanılmazdı. Beni ayakta tuttu.

Derken Gülhane Parkı’ndan çıktım ve son 500 metre tabelasını gördüm. Aman tanrım… Biteceğine inanmadığım maratonun finalindeydim. Sağlı sollu onlarca seyirci, kimisi üzerimdeki Adım Adım tişörtünü baz alarak “Haydi Adım Adım” diye destek oluyor. Kimisiyle ellerimizi çakıyoruz. Yokuş yukarı gidiyorum. Hayatımda ilk kez 42 kilometre koşmuşum kimin umurunda. Enerjim geri geldi. Kendi çapımda hızlanıyorum. Her milletten rengârenk destekçiler. Orak-çekiç tişörtlü bir Rus izleyiciyle selamlaşıyor, bir göz yoldaşlığı kuruyorum ayaküstü. Birkaç ay önce Danimarka’ya yerleşen, çalıştığım şirketten arkadaşım (aynı zamanda BAL’lı olan) Ayça’yı IMG_7893görüyorum; birkaç aylık bebekleri Toprak ile finişe gelen BAL’dan 25 yıllık arkadaşlarım Başak ve Arda gülerek el sallıyorlar. BALEV için koşmanın kıymetini, BAL kardeşliğini bir daha anlıyorum. Team Runbo üyeleri Bike ve Ersavaş 15 km’yi koşmuşlar ama hala benimle koşuyorlar son 300 metreyi. Diğer Team Runbo ekibi, Elçin-Cem ve kızları Ada el sallıyorlar. Finiş çizgisinin hemen yanında sevgilim Ayşen, annem, çocuklarım çığlık çığlığa. Son bir güç geliyor. Kendimi finiş çizgisine doğru ittiriyorum. Yarışı 5 saatin 2 dakika kadar altında, sakatlanmadan, yaralanmadan, ayakta, koşar adım bitiriyorum. İşte oldu. Maraton bitti. Yol tükendi, ben tükenmedim.

yarissonu2014 Eylül’ünde bir gün 2 km koşarak başladığım koşu hayatımın, çok değil 14. Ayında maraton tamamlıyorum. Duygusal ve coşkulu bir an. Finişte Ayşen ile sıkı sıkı sarılıyoruz. Biraz gözyaşı da var. Çocuklarla birlikte ayaküstü bir kutlama yapıp, çimlere uzanıyorum Sultanahmet meydanında.  Benim için bir hayal olan maratonu; Team Runbo’nun tetiklemesiyle başlayıp; aklımda şarkılar, sevdiklerim ve destek için uğraştığım BALEV ile koşuyor; ailem ve dostlarımla bir arada bitiriyorum. “Bir daha maraton koşmam ben” adlı yeminlerimin geçerliliği 10 dakika sürüyor. Yarış sonrası Sultanahmet Köftecisi’nde kutlama yemeği yerken 2016 maraton takvimini konuşmaya başlıyoruz bile.

 Erdem Aksakal

RUNBO Sonuçlar :
Bike       15K  01:28:25  (Overall: 2142/4999, Gender: 308/1284)
Cem      15K  01:21:59   (Overall: 1365/4999, Gender: 1224/3695)
Elcin      10K  01:06:41   (Overall: 1773/5879, Gender: 426/2484)
Erdem   42K  04:58:47   (Overall: 2246/2643, Gender: 1901/2203)
Ersavas 15K  01:18:57   (Overall: 1047/4999, Gender: 954/3695)
Seyit      15K  01:27:55   (Overall: xxxx/4999, Gender: xxxx/3695)

ersbike