2016 Vodafone Malta Maratonu

31. Vodafone Malta Maratonu, 21K, 28.Şubat.2016

Bizi Malta’ya yarı maratona getiren neydi? Popüler bir yarış organizasyonu değil… Çok haklısınız. Aslında pek çok şey bir araya geldi… Peki, en baştan başlayalım.

20160228_0633341. Tembellik ve/veya kararsızlık. Senede en az 2 kez Avrupa yarışı koşmak istiyoruz. Paris mi, Berlin mi, Barcelona mı, Viyana mı derken, hiçbire kayıt yaptıramadan kayıtlar kapanıverdi, eee geriye kala kala bir Malta kaldı… 😉

2. Koşmak bahane, yeni yerler görmek şahane. Artık madem ki böyle bir hobimiz var, koşmayı bahane ederek, yeni yerler de görelim istiyoruz. Ada’ların hepsini çok severiz, nasıl olduysa Malta ile yolumuz daha önce kesişmemiş hiç. Keşfedilmemiş yeni bir tecrübe daha olacak!

3. Her yarış bir antrenman. Belki de en önemli nedeni Manavgat Ultra’nın önüne bir hazırlık yarışı planlamak istedik. Paldır küldür takım ruhu sağolsun, bir gaz ile kendimizi Manavgat Ultra 35k’ya kayıt yaptırırken bulduk. Hayatımızda hiç bu kadar uzun bir mesafe koşmadık, nasıl bu kadar kolay ikna olduk hala da anlamış değiliz 😉 35k yarış hedefimize yaklaşmak için tam 1 ay öncesinde kendimize bir yarı maraton yarışı koymak istedik. Olayın ciddiyetini hatırlayalım, kış rehavetinden çıkalım, silkinip, kendimize gelelim… (valla süper kendimize geldik!)

4. Parkurun ta kendisi. Düzlük ve yokuş aşağı bir parkur (en azindan biz oyle sandik :)). En iyi derecelerimizi yapmak için bir fırsat gibi göründü. Manavgat yarışı öncesi güzel moral verebilirdi. Parkur, 220m rakımdan başlayıp, deniz kenarında bitiyor.

5. Ucuz ve kolay ulaşım ve konaklama. Yarışın Şubat sonunda olması sebebiyle hem ulaşım hem de konaklama en dip fiyatlardaydı. Malta’yı görmek için şahane bir bahane daha!

Özetle, neden çoktu ve uzun yarış takvimi içinden Malta’yı seçtik.

Yarış gününden önce :

Haftalar önce: Epeydir sadece patika antrenmanları yapıyorduk. Malta Yarı Maratonu’ndan 3 hafta öncesinden tekrar asfalt antrenmanlarına geri döndük.

1 gün önce: Parkur Mdina’dan start alıyor. Gozo Adası dönüşü, Mdina’ya uğradık. Eğimleri anlamak için, Sliema’ya kadar koşacağımız parkuru araba ile geçtik. Parkuru sevdim. Keyifli bir yarış bizi bekliyor…

20160309_225437Yarış Günü: Maraton için start 07:30, Yarı Maraton için 09:15. Mdina Kapısı, Sliema’dan yaklaşık 14k uzaklığında. Başlangıç noktasına gidebilmek için, Sliema’dan organizasyonun ayarladığı otobüslere bindik. Mdina, nam-ı diğer “sessiz şehir” ve “soylular şehri”, Avrupa’nın surlarla çevrili, en etkileyici antik şehirlerinden biri. Daracık sokaklarında, film seti gibi yanyana dizili şık ve renkli ortaçağ ve barok dönemine ait binalar, her gün sabunlarla yıkanıyormuşçasına tertemiz sokaklar, el yapımı cam satan şık dükkanlar, teraslı cafe ve restaurantlar, o sokaklara nasıl sığdığını anlamadığım faytonlar ve tok nal sesleri aklımda iz bırakacak hatıralar. İşte organizasyon böylesine özel bir şehrin surlarının 100m ötesinden başlıyor. Avrupa’da yarış koşmak bilmiyorum herkeste benzer bir tecrübe bırakıyor mu, beni 20160228_080122tokat gibi sarsıyor. Türkiye’de kendi yaş grubumda, kadın ve koşan bir elin parmakları kadar koşucu olunca, yarışlarda rekabet çok zayıf oluyor. Ancak Avrupa’da koşmak hayatın bir parçası, haftanın en az 3-4 günü dışarda ve düzenli koşuyor, tatillerini koşu kamplarında yapıyor, kas yapısı, antrenman sayısı, koştuğu asfalt yarışları olarak bizden kat be kat üstünler. Gölgelerinde önce bir eziliyorum. Malta yarışı ki hiçbir iddiası olmayan bir yarış. Önümüzde Fransız yaşlı bir çift var, en az 60 yaşındadırlar, takım t-shirtlerinin arkasında Pisa’dan Malta’ya yazıyor. Meğer 10 ayaklı bir yarış takvimi yapmışlar ve Malta da son yarış ayağı olacak. Hep yarı maraton koşuyorlar! Malta yarışı da bir yardımseverlik koşusu ve hem bireysel hem de takım olarak yarışabiliyorsunuz, bu nedenle epey Avrupa’dan koşu takımı da katılıyor.

20160228_114452Hava inanılmaz güzel, şerbet gibi ılık. Yarış başladıktan 1 saat sonra saatte 50km’yi bulacak şiddetli bir rüzgar bekleniyor. Yarış öncesi, 50 kişi filan sıkı ve iddialı ısınıyor parkurda. Hava sıcak olunca, üzerimizdekileri çıkarıp, çantalarımızı, bib numarasına göre kategorize edilmiş sponsor DHL minibüslerine koyuyoruz. Sonra bu minibüsler bizden sonra Sliema’ya hareket edecekler. Yine aynı minibüsten yarış sonrası teslim alacağız. DHL’in çanta taşıma ve dağıtma işine sponsor olmuş olması çok zekice olmuş. Minik kalbimi kesinlikle kazandı 😉

Yarış çok dakik start alıyor. Belediye başkanı bir konuşma bile yapmadı. Çok yadırgadık tabii. Amsterdam’da kalabalığı yönetebilmek için grup grup arka arkaya kapılardan geçmiştik. Yarış başladı zannedip tam 3 kez saatime start vermiştim. Burada start’la birlikte gerçekten start aldık!… ;))

FB_IMG_1456658445232Parkur, kalenin altındaki Domus Romana’nın yanından inerek başladı. Sonra kalenin eteklerine inince, üzüm bağlarının içine girmiş olduk. Sağımda kale, önümde yemyeşil bağlar. Bu fotoğraf karesi ancak usta bir yönetmenin kadrajından çıkabilir, o kadar güzel, o kadar nefesimi kesiyor. Uzun yarışlarda kafamı başka şeylerle meşgul etmek iyi geliyor, mesafeleri nasıl kat ettiğimi anlamıyorum. Ben yine etrafımla, manzara ile ilgilenirken, herkesin çok hızlı koştuğunu fark edip, pace’imi kontrol etmeyi gerek görüyorum. En son antremanımda yokuş inişi çalışmıştım. 5 pace’te yorulmadan çok rahat koştuğumu biliyorum. Diğer koşucuların hızını umursamadan, kendimi 5’e fiksleyip, manzaranın keyfini çıkararak koşmaya devam ediyorum. Malta yarışında, koşulan parkur tamamen trafiğe kapanmıyor. Araçlar alternatif yollara yönlendiriliyorsa da, yine de tek yön trafiğe açık oluyor. Kavşak geçişlerinde trafiği tamamen durdurdukları için de o tek yönde ister istemez bir trafik oluyor. Hatta DHL’in minibüsleri bile yanımızda takılıp kaldılar, egzost dumanı ile birlikte koşmak -yepyeni bir tecrübe daha! Ancak, her ne kadar trafikle birlikte koşacak olmak baştan benim için büyük bir stres olsa da, koştuğumuz parkurun trafik güvenliği tamdı. Forumdaki negatif yorumları kulak arkası edin. Ayrıca, bisikletli görevliler sürekli rota üzerinde gidip gelip kontrol ediyorlar. Bozcaada yarışından daha güvenli olduğunu net söyleyebilirim! 😉

FB_IMG_1456670284225-1İlk 5k’yi 27dakikada geçiyorum. En iyi derecem geliyor sanki, ama henüz kutlamaya başlamak için çok erken. Tekrar yarışa konsantre oluyorum. Eğim bittiğinde, ağaçlı güzel bir yola giriyoruz. Güneş gittikçe yakmaya başladı, rüzgar da karşımızdan şiddetli esiyor. Bazen rüzgarla birlikte uçacağımı zannediyorum! Direniyorum. Pace’imi kontrol ediyorum. Antalya Runatolia yarışının da çok sıcak ve ağaç gölgesiz olmasını hatırlıyorum. Halbuki, ağaç gölgesi ne kadar iyi geliyor bu kavurucu güneşe… Sonra üretim yerleri, depolar, sanayi sitesi ve ofis binalarının olduğu bir bölgeye geliyoruz. 10k’ya gelmeden bir mahallenin dar sokaklarına giriyoruz. Bir minik meydan ve kilise çıktı karşımıza. Yanından geçerken göz kırpıyorum. Bu parkuru her kim işaretlediyse şükranlarımı sunuyorum. 10k’ya 58. Dakikada geliyorum. Sıcaktan yorulduğumu hissetmeye başlayarak. Ayrıca rüzgar da sersemletiyor. Yazın koşmak zordu sahi!

FB_IMG_145665882152414.k’ya kadar genişçe bir ana yol üzerinde koşuyoruz. Adanın en önemli damarlarından biri bu yol. Sol tarafımızda kalan konsolosluk binalarını, şiddetli rüzgar ile dalgalanan bayraklarından tanıyorum. Otobüsler, kamyonlar, araçlar yan şeritten bize bakıyorlar. Her ne kadar kendimi koşarken iyi oyalasam da, bir yandan da en iyi derecemi yapmaktan vazgeçmem konusunda kendimi ikna etmeye çalışıyorum. 15k’ya geldiğimde kendimi 6 ile 7 pace arasına fikslemem gerektiğini düşünüyorum. Hırs yapmayacağım. Hava fazlasıyla sıcak. Son bir enerji için tahin pekmez tüpümü açıyorum. 15.k’dan sonra herkes dökülmeye başlıyor. Bırakanlar, topallayanlar, bayılanlar, kusanlar (enerji jellerinin malesef yan etkisi), bir damla su içmek için kenardaki seyircilere yalvaranlar, partnerini ittirip çekenler,… Koşan kalabalık artık yürüyen bir kalabalığa dönüşüyor. 18.k’ya geldiğimizde, parkur yüce bir kalenin yanından sahile iniyor. Keyfim tekrar yerine geliyor. Artık sahildeyiz. Yat limanı, tekneler bir tarafımda…

IMG-20160228-WA0021-01Koşan kalabalık epey seyreliyor. Sadece son 3k kaldı, ha gayret. Nerdeyse bitti sayılır. Saatime baktığımda ortalama pace’imin 6’da olduğunu görüyorum. 10k’dan sonra epey yavaşlamışım. O minik yukarı eğimlerde bile 7 pace’in altına inmişim. Finişe 3k kala, Ersavaş şimdi çizgiyi geçmiştir diye konuşuyorum kendi kendime. Ben 2.00 yerine, 2.10’un altında bitirmeyi hedefliyorum artık. Son 1k kala, seyirci, genişliği 2-3 metreye daralan koşu parkuru, o son metreler bir türlü bitmek bilmiyor. Her adım attıkça ortalığın revire döndüğünü dehşetle fark ediyorum! Sedyeler gidip geliyor! Veee finiş, bitiyooor!

Ersavaş ile önceden kararlaştırdığımız buluşma noktamızda buluşuyoruz. O da moralsiz en iyi derecesini yapamadığı için. Meğer tıpatıp aynı şeyleri yaşamışız. Acaba seneye en iyi derece rekorumuzu kırmak için tekrar Malta yarı maratonunda koşsak mı???…

Değerli okuyucuya not: Meğer, finişe 100m kala, 55 yaşında bir İngiliz adamcağız yığılıp kalmış, sedyeler, ambülans ve panik ondanmış. Adamı hastaneye yetiştirseler de malesef kalbine yenik düşüyor…

Kıssadan hisse : Koşmak için kendimizi öldüremeyelim! Aman sağlığımıza dikkat!

Başka Başka… :

– Yarışta aralarda çip kontrol noktaları yok idi.

– Yarış fotoğrafları, sponsor Vodafone’un desteği ile bedava olarak, anında facebook sayfamıza yüklendi. Biz henüz koşarken fotolar yükleniyordu. Müthiş bir hizmet!

20160228_114735– Canlı müzik istasyonları, Amsterdam ile karşılaştıracağım için, hayli düşük not vereceğim. Bazı şarkıcıların şarkıcı olduğuna emin bile değilim. Aralarından 2 tanesi iyiydi, caz yapan grup iyiydi, bir kız iyi solo şarkı söylüyordu, ama ağırlıklı detone sesler duydum. İyi ki kulağımda Spotify vardı 😉

– Finiş haricinde, seyircisi olmayan bir yarış. Amsterdam’da parkur boyunca gördüğüm seyirci coşkusunu galiba asla unutamayacağım.

– Forumlardaki yorumları okuyun ama pek de dikkate almayın. Beklentinizi yüksek tutmamak için yazanları bilmek iyi. Malta Maratonu ile ilgili yazılmış çok az ve öz, genellikle eski ve negatif yorumlar vardı.

madalya– Madalyalar pek güzel. Avrupa yarışlarından hiç çirkin ve ucuz görünümlü bir madalya ile dönmedik, Malta da onlardan biri oldu. Malzemeden hiç kaçmamışlar, sağolsunlar bavul dönüşte 2 kg daha ağır geldiyse madalyalar yüzündendir 😉

Son söz;

Malta Maratonu, elbette büyük bir Avrupa yarışlarından biri değil. Ancak Uluslararası (İtalyan + İngiliz + Alman) katılımı yüksek, 3.800 kayıtlı yarışçısı olan küçük bir organizasyon olsa da. Malta, Gozo ve Comino adaları gerçekten çok güzel, gezmeye değer. Sıcak ve rüzgar bir kenara, çok keyifli manzaralı bir yarış parkuru. Bir daha gider misin diye sorarsanız, evet mutlaka! Güzel bir yarış, güzel bir tecrübe!

Son son söz;

Yarış için gidince, o güzelim ada şaraplarının tadına az bakabildik. Ama ne yaptık ne ettik, fırsatını bulduk yine de! Yarış sonrası ödülümüz Marsaxlokk’ta, balık ile birlikte enfes bir Gozo şarabı için bile tekrar Malta Yarı Maratonuna gidilir! Şerefeee!

Logbook / Veriler :
Mesafe : 21.1k
Süre : 2:09:13
Yükseklik değişimi : 315 dsc + 121 asc
Ort HR : 177
Harcanan : 1572 cal.
Recovery : 99s

20160228_114652Ekipman:
Saat : Suunto Ambit 2 + HR belt
Ayakkabı : Asics Kayano 22
Üst : Asics yakalı dri fit polo (boynu ve omzu rüzgardan korumak için harika bir tercih)
Alt : MNG koşu şortu
Çorap : Nike Compression
Enerji için : 2 küçük tüp Koska tahin pekmez, yarım lt ballı su, Powerade istasyonlarında 2 kez shot bardak.

Bağzı şeyler 🙂

Ulaşım : THY, Valletta’ya Malta Air ile ortak uçuşlarla, direkt uçuyor. Malta’nın pek çok Avrupa ülkesiyle bile direkt bağlantısı yokken, bence büyük bir nimet. İç hat uçar gibi gidiverdik. Uçak bileti : 180€/kb.

Konaklama : Yarış Mdina’da başlayıp, Sliema’da bitiyordu. Sliema’da otelde kalmak ya da Valletta’da harika otantik bir evde kalmak arasında gidip geldik. Epey kararsız kaldık, sonunda Sliema’da apart otelde kaldık. Doğru yapmışız. Akşamları Valletta tamamen bir hayalet şehire dönüşüyor, Sliema ise capcanlı, harika restaurantlar, gençlik, kıpır kıpır, deniz kenarı, vb. daha ne olsun. Konaklama referans fiyat aralığı : 35-55€/DBL oda.

Süre : Malta’ya 3 gün ayırmıştık, zaman bize yetmedi. En az 4 gün ayırmalıymışız. Müzeler gezilecek ise de en en az 5 gün ayrılmalı.

Ortalama harcamalar : Araç kiralama 29€ /gün (otomatik, herşey dahil, aman dikkat -trafik soldan), yemek 30-60€ / 2 kişi, şarap 2-7€/kadeh.

Kaynak : Malta, Gozo and Comino, Car tours and walks. Sunflower Landscapes. 2007 baskısı. (Remzi Kitapevi. 45.75TL)

Yazan: Bike Geçkinli
Katılan Run.Bo’lar : Bike, Ersavaş

20160228_120144RUNBO Sonuçlar :
Bike       21K  02:09:13   (Overall: 1631/3164, Gender: 412/1367)
Ersavas 21K  01:57:54   (Overall: 1115/3164, Gender: 915/1797)