FRIG ULTRA 2016

Frig Vadileri Ultra Maratonu

3 Eylül 2016
Katılan Run.Bo’lar: Savaş (42K); Bike, Ersavaş, Seyit (29K)

img-20160905-wa0022Yarış programımızı oluştururken seçtiğimiz her yarışın bizim için ayrı bir önemi var. Frig Ultra sonbahar yarışlarının sezon açılış yarışı olacak. Bir yandan da benim için sezonun en zor 2 yarışından biri olan Kaçkar Ultra öncesi, ilk ciddi sınavımızı vereceğiz… Apayrı heyecanlıyız. Baştan 29K mı yoksa 42K mı koşacağımıza bile epey zor karar verdik. Parkur diğer koştuğumuz dağ/patika yarışlarına göre hayli düzlük idi. Kendimce formdaydım, salon antrenmanlarımı hiç aksatmadım, Çekmeköy’deki bol yokuşlu antrenmanlarımızda da formda olduğumu görüyordum. Motivasyonum da yerli yerindeydi, 42K’yı zorlayabilirdim belki.

İşte kendimle ilgili süper beklentiler içindeyken ekipten 6 kişi olarak kaydımızı yaptık. Fakat 42K’cılarımız Aylin ve Sermin, özel nedenlerden dolayı son dakika iptal etmek zorunda kalınca, 42K’cı Savaş dışında biz ağırlıklı 29K’cılar başbaşa kalakaldık. Sürprizler hiç bir yarışta başımızdan eksik olmuyordu. Yine olmadı.

Frig Ultra mutlaka ama mutlaka listenizde olması gereken bir yarış… Bütün yaz yan gelip yattınız, yediniz içtiniz, artık gerçek hayata dönmek için işte güzel bir fırsat. .. 😉 Parkur, nispeten düzlük bir patika koşusu. Kapadokya’vari ama pek bilinmeyen Frig vadisi inanılmaz manzaralar sunuyor. Peri bacaları, antik şehir kalıntıları arasından, antik kervan yolları üzerinde koşuyorsunuz! Iki kelimeyle nefes kesici!

20160903_185415Afyon aslında o kadar merkezi bir ara nokta ki, nasıl giderim derdi yok. İstanbul’dan araba ile 4.5-5 saat uzaklıkta. Aslında her yere eşit uzaklıkta… Bir de Afyon o kadar şirin, halis mulis bir Anadolu kenti ki, yani mutlaka gidip görmeli… Restorasyondan sonra artık “Ak” olan Karahisar kalesi, konakları, Mevlevihanesi, çarşısı ile, lezzet durakları için de zaman ayrılmalı. Sponsor NG Güral otel, şahane bir otel. Hem koşuyor, hem de harika bir haftasonu tatili yapıyorsunuz. Yarışa gitmişken, mutlaka bu otelde kalın. Her kuruşuna değer. (Su kaydıraklarına da ayrı bir parantez – şahanee!)

Yarış:

img-20160904-wa0019img-20160904-wa0032Tüm mesafeler için start 09:00’da, Gazlıgöl’den idi. Her yarış öncesi gibi fazla kahvaltı edemeden, kendimi transfer servisinde buluyorum. Gazlıgöl, aslında şifalı termal suyu ile popüler bir kasaba. Hatta rivayet o ki, Afyon’daki termal otellere giden suyun buradan taşındığı… Su çeşme musluğundan bayağı sıcak akıyor. Yarış öncesi fazla içmeyin uyarılarını dikkate alıp, sadece tadına bakmakla yetiniyoruz…

Organizasyon küçük ama samimi, bürokratları bile o kadar bizden ve mütevazi ki… Bu güzel organizasyona sahip çıktıkları, gerçekleşmesine destek verip, emek verdikleri için onları kısa konuşmalardan sonra yürekten alkışlıyoruz. Fotoğraflar, sohbet, start anonsları derken, zaman uçup gidiveriyor, yarış zamanında başlayıveriyor…

Başta ekip olarak yanyana koşmaya başlıyoruz. Yine önden bir grup kopup gidiyor. 1.5K’ya geldiğimizde Kızılay’ın meşhur soda fabrikasının önünden geçip, tren yolunun üzerinden geçiyoruz. Sonra girdiğimiz toprak patika, göz alabildiğine verimli topraklar, sapsarı tarlaların arasından geçiyor, hatta heybetli bir höyük karşımızdan bize göz kırpıyor… Ekip birbirinden çoktan ayrıldı. Seyit ve Ersavaş öndeler, dostumuz Selnur ise biraz arkamızda kaldı. Savaş’la sohbet ede ede birlikte koşuyoruz. İlk 10K böyle manzaraları geride bırakarak hızlıca geçiyor. Tempomuzu pek bozmadan koşuyoruz. Ne img-20160904-wa0020oluyorsa 10K’dan sonra oluyor. İşte birden o büyülü vadiye giriveriyoruz. Antik bir yol olduğu her halinden belli olan, kağnıların tekerleriyle oyduğu bir yoldan aşağıya koşuyoruz, derken solumuzda bir antik şehir beliriveriyor! Ayazini. Aman Allahım! Durmam lazım! Böyle bir güzelliği gerçekten hayal etmemiştim! Aklım çıkıyor! Hem su tedariği için çeşmeler de var (biri köyde, tam 3 tane arka arkaya çeşme geçiyoruz), bari 1 taşla birkaç kuşu vuralım. Savaş’a git diyorum, fotoğraf çekmem lazım, bu güzelliğin içinden bu kadar hızlı geçemem, hayır, bırakmıyor beni. Aynı Kapadokya’daki gibi kayaların içine oyulmuş img-20160904-wa0033çok eski yapıları geçiyoruz, son çeşmeden sonra da işaretler bizi Aşk Vadisi içine sokuyor. Artık arabanın giremediği yerlere geldik. Aşk Vadisi içine girmeden de solumuzda sevimli bir kilise beliriveriyor, işte şimdi çığlık atıveriyorum! Bu kadar da olmaz artık! Burası enfes bir coğrafya! Vadi içine, tamamen duygusal olarak tavan yapmış bir halde giriyorum. Konsantrasyonum, kafam gidiyor. Bu arada dur kalklarla ritmimi bozuyorum, kalbim başlıyor küt küt atmaya! Ahh bir bu eksikti! Vadi içinde yavaş ilerliyoruz, nabzımın normalleşeceği umuduyla… Aşk Vadisi sunduğu güzelliklerle zaten içine giren herkesi afallatıyor, zaman ve mekan içinde kaybolup, koşmayı unutturuyor… Mümkünse yavaş yürüyelim ki, daha çok yaşayalım içinde. Böyle yürüyerek, sohbet ede ede, vadi içinde birikmiş minik bir grup oluyoruz, artık daha kalabalık olarak ilerliyoruz. İçimizde bir abimiz İhsaniye’li, yani buralı imiş, buraya has bitki örtüsünü anlatıyor bir yandan… Bitki örtüsü demişken, tam da aklımıza böğürtlen sevgimiz geliyor, keşke olsa da yesek derken, karşımıza böğürtlen dalları çıkmasın mı?! Hayret ki ne hayret, öndeki koşucular bunları nasıl bize bıraktı?…

Elbette birer avuç yemeyi de elbette ihmal etmiyoruz  Derken Aşk Vadisine adını veren kalp şekilli oyuğa geliyoruz, yine ceplerden makinalar çıkıyor ve bu anlar da fotoğraflanıp, ölümsüzleştiriliyor… Vadi bittiğinde de ilk 14K CP’ine artık son 2K kalıyor. Ayazini CP’i, aynı zamanda yüzlerce yıllık antik bir apartman! Onun gölgesinde masalar kurulmuş, buz gibi sodalar, elmalar var masaların üzerinde. Ben anca 1 soda içebiliyorum. Az biraz da elma img_20160906_080719kemiriyorum. Bir süre soluklanıyoruz, tekrar Savaş’la birlikte yola çıkıyoruz. Savaş diyor ki, soda içtikten sonra hemen koşmak iyi olmaz, yürüyerek devam ediyoruz önümüzdeki 1K’lık çıkışı… Sonra yine koşmaya başladığımızda, nabzımın yine fena yükseldiğini dehşetle fark ediyorum. Hayatımda ilk kez başıma böyle birşey geliyor! 16K’ya geldiğimizde tükeniyorum birden. Ne koşabiliyorum, ne de enerjim var! (Bu arada Afyon sehri ve parkurun denizden yuksekligi 1000m civarlarinda) Kendime hepi topu 29k koşacaksın, çoğu bitti azı kaldı, ha gayret telkinleri veriyorum. Bu arada Allahtan Savaş yanımda, sohbeti ile epey oyalanıyorum. (Yine de yarışı asla bitirmemeyi hiç düşünmedim, benim için başlayan her yarış olabildiğince bitmeli… Her yarış çok ciddi bir tecrübe oluyor…

img_20160903_233219Aslında başıma sürpriz şeylerin gelmesi de çok iyi! Bu şekilde her ortam ve şarta uyum sağlamayı öğreniyorum!) 21K’lara geldiğimizde yeni bir sorunum daha beliriveriyor! Kolumun altı ciddi yanıyor, ne oluyor derken, bu sefer de kolumun altında ilk kez pişik olduğunu görüyorum. Hay Allah! Kolumu sallayamıyorum hiç, Savaş pişiğin üzerini yanında taşıdığı pişikte kullanılabilen bir bant ile kapatıyor hemen… 24K’ya geldiğimizde de karşımıza yine antik img-20160904-wa0044kalıntılar çıkıveriyor! Yılantaş antik kenti. Müthiş! Yolun kenarında harabe olarak öylece yatıyorlar! Son CP’imiz Bayramaliler Köyü’ne gelmeden birkaç km kala, sağımızda nefis bir manzara daha beliriveriyor. Bu sefer peri bacaları uzanıyor yanıbaşımızda! Parkurda nefesimin kesildiği anlardan biri daha! Aşağıdan çalgı çengi sesleri geliyor, hah tamam geldik işte, köy halkı bizim için hazırlık yapıyor diye aramızda şakalaşıyoruz. Yokuş aşağıya indiğimizde henüz köyü göremeyince önce bir hayal kırıklığı oluyor ancak bir süre sonra köy ufukta beliriveriyor, yaşasınnnn! Bitiyooor! Bu köy de peribacalarının dibinde. Bacaların tepesindeki koca şapka gibi duran taşlar tepemize düşmez di mi? 😉

20160903_121435Parkurun son metrelerinde bile hala fotoğraf çekmeye enerjimin kaldığına inanamıyorum! Önümüzdeki o son rampayı Savaş’la birlikte, enerjimin son kırıntıları ile koşmaya çalışırken, işte bitiveriyor. Savaş’la beraber CP’ye giriyoruz. Benim için finiş, ama Savaş için sadece kısa bir soluklanma molası. Onun devam edeceği 11K daha var önünde. Kolaylıklar dileyip, vedalaşıyoruz.20160903_132941

Bayramaliler de acayip şirin bir köy. Bakkalı hakikaten efsane. Sahibi ile sohbet ediyoruz. Elimde sıkı bir makina olsa, sırf bu bakkaldan acayip bir foto röportaj çıkar. Meraklılarına duyurulur.

Şimdi gelelim organizasyon ile ilgili ipuçlarına:

• Parkur nefis! Türkiye’nin az bilinen bu taraflarında, antik yollar, peribacaları ve antik şehirler içinde koşmak olağanüstü!
• Rakım 1000m’lerde. Sakın parkur düzlük diye aldanmayın. Evet düzlük, ama 1000m’lerde düzlük. Minik yükseklik farklarından bile çok etkilendim, yarış boyunca nabzımı düzenleyemedim. Malesef epey yürümek zorunda kaldım.
• Büyük bir organizasyon değil, küçük ama çok samimi.20160902_204854

• Ekip şahane! Akut her yerde idi. Kaybolmamız nerdeyse imkansızdı.
• İşaretlemeler de organizasyonun enerjisini yansıtıyordu. Her birinde ayrı bir espri, valla durup hepsini okudum 😉
• CP’lerdeki buz gibi soda ve limon servisini düşünenlere allah razı olsun.
• NG Afyon Termal Otel şahane 
• Makarna partisi – bu güne kadar gördüğün en iyi makarna partisi organizasyonu idi…
• Afyon içi mutlaka gezilmeli. Lezzet durakları, konaklar, mevlevihane, müzeler, kalesi, çarşısı, vb.

Fakat… Bizce… Yine bahsetmemiz gereken bir sorunumuz var!:

• (Yine) ÇÖP konusu! Sevgili patika koşucularına 2 çift lafımız var. Bizler, doğanın içinde koşarken, basit bir kuralımız var. Doğaya hiçbir şekilde organik olmayan bir çöp atmıyoruz. Enerji jeli paketleri, Redbull boş kutularını da atmıyoruz. Çöpümüzü istasyona kadar taşıyoruz. Nedeni çok basit. Bir patika koşucusu başta doğa dostu olmalı. Kendi çöpünü yere atmak yanlış. Çok yanlış.

Hamiş:

Benim için hayal kırıklığı ile başladı sezon, belki iyi de oldu. Kendime geldim. Fakat her şey bir yana, nefes kesen bu antik patikaların içinden geçmeme vesile olduğu ve kendimle ilgili bana yeni şeyler öğrettiği için Frig’ciler ve Unlimited Academy’ye sonsuz teşekkür ederim!
Bu parkuru koşmayan kalmasın!

Logbook / Veriler :

Mesafe : 28.5K
Yükseklik değişimi : 314 dsc + 397 asc

Ekipman ve diğer:

Saat : Suunto Ambit 2
Ayakkabı : The North Face Ultra MT
Üst : Nike dri fit tshirt
Alt : Nike Pro uzun tight
Çorap : Norfolk kısa koşu çorabı
Yanımdakiler : 1.5 lt su, 3-4 adet hurma, 1 tüp tahin pekmez, 2 adet tuz tableti, telefon, kulaklık.

Yarışla ilgili resmi web sitesi: http://www.frigultra.org

img-20160903-wa0004RUNBO Sonuçlar:
Bike 29K 04:05:27 (Overall: 30/52, Gender: 7/11)
Ersavas 29K 03:40:47 (Overall: 21/52, Gender: 18/41)
Savas 42K 05:48:50 (Overall: 12/25, Gender: 10/18)
Seyit 29K 03:49:15 (Overall: 22/52, Gender: 19/41)

Yazan : Bike Geçkinli
Edit : Savaş Lütfi Kara