Aladağlar Sky Trail 2018

Aladağlar Sky Trail 2018 – https://aladaglarskytrail.com/
11 Ağustos 2018, Demirkazık Köyü – Aladağlar Milli Parkı
Yazan: Selman

Geçen sene 15K yarışına katıldıktan sonra “bu yarış böyleyse 45K’sı nasıldır” diye iç geçirdiğim Aladağlar Sky Trail için kaydımı temmuz ayında yapmıştım. Yaz başından bu yana Erciyes’te 25K ve Tuz Gölü’nde 21K olmak üzere iki adet trail yarış koşmuş olmama rağmen, Aladağlar gibi bir parkura, ağırlıkla 3000 metre üzerinde irtifada yer alan sert bir yarışa, hazırlığım yoktu. Aslına bakarsanız katılmış olduğum bütün koşulara hazırlıksız girmem belki de bir çeşit hazırlıktı 🙂 (Editör Notu: Yav he he :)) Artık bünye sürprizlere alışmıştı diyebiliriz.

IMG-20180810-WA0000-01Takıma gelince; Aylin Abla, Cem Abi ve ben 45K’da yer alıyorduk. Uzun mesafelerin aranan adamı Savaş Abi de yarış kaydını kaçırmış olmasına karşın parkurda bize destek amaçlı 45 km boyunca koşacaktı (ve koştu da!). Cuma günü, 15K koşacak olan Ankaralı diğer koşucular Esin ve Seydihan’la birlikte yola çıktık. Onlar Tuz Gölü’nde 42K koştuklarından buraya derman kalmamıştı tabi 🙂 Demirkazık Köyü’ne vardığımızda teknik toplantı bitmek üzereydi. Artık her şeyi parkurda öğrenecektim. (Editör Notu: Bak bu çok enteresan!)

Çadırımı dağ evinin önündeki alana kurup, kitimi de teslim almıştım. Ekibin geri kalanı bu alana yakın bir köyde pansiyonda kalıyordu. Onlar da akşam yemeğine doğru alana gelmişlerdi. Birlikte hasret giderip, en tecrübelimiz olan Aylin hoca’dan gereken bilgileri hafızaya atmıştık. Sonrasında herkes sabah 04:30’da başlayacak yarış için dinlenmeye çekilmişti. Erkenden uyuyamama huyum yüzünden ben de ancak gece 11 gibi çadırımda inzivaya çekilmiştim.

Saat 3 gibi uyandım ve son hazırlıkları da tamamlayıp 4’e doğru start alanına geldm. Ekip çakı gibi hazırdı, startın önünde malzeme son kontrolleri yapılıyordu. Yarış başlamadan evvel organizasyon tek tek bütün malzemeleri kontrol ediyordu, bu konuda gerçekten sağlam iş çıkardılar. Hava cidden soğuktu, ağustos ayı ile alakası yoktu buraların. Üstüme uzun kollu termal ve onun da üstüne yağmurluğu giymiştim. Kafamda bandana ve kafa fenerimle 3, 2, 1 ve koşmaya başladık. Aylin abla ve ben önden devam ediyorduk. Cem abi, ‘ben arkadan geliyorum, siz devam edin’ demişti ki az ilerde Savaş abi de ön ekibe katıldı ve üçlü şekilde hafif tempo koşmaya başladık.

İlk CP olan Sokullupınar 5.km’de yer alıyordu. Oraya kadar stabilize yolda sıralı şekilde bütün koşucular hafif tempo koşarak ilerledik. Hava hala karanlık olduğundan kafa fenerlerinin oluşturduğu görüntü gerçekten izlemeye değerdi. Keşke daha fazla katılan olsaymış daha iyi görünürdü diye de içimden geçiriyordum. Aylin Abla önde Savaş Abi ve ben arkasında ayrıca Bi Koşu Adana ekibinden Mehmet Önelge ve birkaç kişi daha hep beraber ilerliyorduk. ‘Aylin Hoca’nın askerleriyiz’ demiştik bi kere kopmak yok:)) CP geçişinden sonra yol biraz daha devam ediyor ve ardından meşhur Emler çıkışı için bir patikaya geçiş yapıyorsunuz. Buraya geldiğimizde hava yeni yeni aydınlanıyordu. Kaptan Bike, bu yarış için Team Run.BO instagram hesabını bana devretmişti. Üzerimdeki sorumluluk yarıştan daha ağırdı 🙂 Ben de fırsattan istifade yol boyu gevezelik yaparak videolar çekip fotoğrafları da bir yandan yüklüyordum. Tabi bu dediklerim patika iyiden iyiye dikleşinceye kadardı! Bu arada parkurun çoğu yerinde telefon çekmiyor, haliyle acil durumlarda bu olumsuz bir hal alabilir ama sağ olsun organizasyon gayet sık bir şekilde stratejik yerlere yeteri kadar gönüllü konuşlandırmıştı.

https://www.instagram.com/tv/BmggMCoHBb_
https://www.instagram.com/tv/Bmgf1DonzT6
https://www.instagram.com/tv/Bmgfb5YHrtX
https://www.instagram.com/tv/Bmge3qhnoF3

Yükseldikçe yükseliyorduk ama hala zirve yoktu görünürde. Yaklaşık 12. Km de yer alan Çelikbuyduran CP’sine varana kadar gerçekten ocaklar sönmüştü, analar ağlamıştı 🙂 Çıkarken arkama bakıp ‘bu nasıl yarış, bunun neresi koşu, bu nasıl bir diklik yarebbim’ diye diye söyleniyordum! Zemin sürekli çarşak ve patika, sürekli dar bir alan ve dik.

Sonunda gelmiştik CP ye, bence fena bir zaman sayılmazdı, 2 saat 51 dk gibi bir sürede buraya varmıştık. Aylin Abla’nın temposuna ayak uydurmak yokuşlarda bizi her ne kadar zorlasa da peşini bırakmamıştık hocanın. İçecek ve tuz ihtiyacımı karşılayıp biraz da atıştırdıktan sonra Emler zirveye yani yarışın en yüksek noktası olan 3723 metreye doğru yola devam ediyoruz. Artık güneş dağın gölgesinden kurtulmuş yüzümüze vurmaya başlamıştı. İçimiz ısındı içimiz! İlerde bölgesel yanıklara sebep olsa da seviyoruz seni Güneş.

Emler Zirve https://www.instagram.com/tv/BmghaEDHFir

Ve Emler zirvedeyiz, sanki Everest’e tırmandım, bu nasıl bir boşluk hissi 🙂  (Editör Notu: Everest’e ne zaman tırmandın sen bakim?) Cidden büyüleyici bir yer burası, her yer uçsuz bucaksız kaya ve dik yamaçlar. Tepedeki birkaç metrekarelik alanda gönüllüler ve çadırları karşıladı bizi manzara cidden inanılmaz. Hemen telefonu çıkarıp nefes nefese bir video çektim o kadar geldik ufak bir anımız olmasın mı!

Emlerden iniş https://www.instagram.com/tv/Bmgh0rRn5Db

Buradan sonraki CP Direktaş, 3-4 km kadar uzaklıkta ve genellikle iniş şeklinde ulaşılıyor. Oraya kadar ara ara koşabiliyoruz ama zemin inişlerde bile o kadar zorluyor ki koşmak değil bazen ayakta duramıyorsunuz. Bu arada çıkışların hepsinde baton kullandım ve belki de en uzun süre baton kullandığım yarış burası oldu. Normalde benim gibi siz de ‘kullanmayı sevmiyorum batonla yapamıyorum’ diyorsanız vazgeçin gençler baton candır alın yürüyün paşa paşa, en azından tek baton (bakınız Aylin Hoca) Direktaş CP ye gelmiştik, burası düz bir alanda ve çadır kurulu sizi bekliyor. İçerisi dolu olduğundan ben de kapı önünden peynir, muz, limon, tuz, soda ve kola tedariğimi sağlamıştım. Buraya kadar ekiple hep aynı sürede giriyorduk CP’lere ama ben geç çıkıyordum, baya baya acıktığımdan dolayı yemelere doymuyordum 🙂 Her seferinde Aylin abla ve Savaş abi birkaç parça bir şey alıp yola koyuluyorlardı ama bana öylesi ne mümkün! Zaten bu CP’den sonra aramız birkaç dk kadar açılmıştı ve epey bir süre arkalarında kaldım.

Sıcak havanın ve yükseltinin de etkisiyle sanırım bu kısımlarda biraz daha güçsüz hissediyordum. Sürekli tırmanmaktan gına gelmişti. Derken MTA zirvesi göründü ve dağın eteğinden yukarıya doğru uzanan o mendebur patika! Burası tamamen açık bir alan ve havada bulut da olmadığından güneşin altında kavrula kavrula tırmandığınız bir bölüm. Davlumbaz’ı görene kadar yarışın en zor kısmını burası sanmıştım. Git git bitmeyen yokuş sizin gücünüzü resmen emiyor ve iyice yorgun düşürüyor bu bölümde. İlk defa CP haricinde burada durdum ve biraz jel takviyesi aldım. Suyla da destekleyince kendime gelmiştim. Aşağıya baktığımda ise manzara beni kendime getirdi. Çünkü aşağıda iki adet masmavi göl vardı ‘tamam Selman bu yarış artık biter dert etme’ dedim kendi kendime. Göl manyağı bir yapım var ultralarda, göl varsa ben de varım bilen bilir. Oturduğum yerden birkaç manzara fotoğrafı çekip tekrar yola koyuldum.

Göl keyfi https://www.instagram.com/tv/BmgiLjVnIBP

Aylin abla ve Savaş abiyi uzaktan görüyordum yine, zirveye yakınlardı. Ben de arkalarında takipteydim. Sonunda zirveye gelmiştim, buradaki süre de 5 saat 50 dk civarıydı. Yine gönüllü arkadaşlar bizi karşılamışlardı bu zirvede de sağ olsunlar. 5 km sonra Maden Yayla CP’si vardı burada yemek yoktu sadece içecek için ufak bir CP ydi. Bu bölümde ara ara koşabileceğiniz patikalar mevcut inişler de çok sert değil. Ben de öyle yaptım ve genelde bu mesafeyi koşarak tamamladım. Üzerimde hala uzun kol içlik ve yağmurluk duruyordu biraz üşüdüğümden, biraz da üşengeçliğimden hala çıkarmamıştım. Maden Yayla CP ye geldiğimde ikisini de çıkardım ve havanın da artık iyice ısınacağından dolayı sonrasında tişörtle devam edecektim. Kısa kollunun tek dezavantajı kollarımda kalan amele yanıkları oldu. 🙂

Maden Yayla’dan sonraki durak Karagöl, bu bölümde de genelde inişler mevcut ve düzlüklerde de koşabiliyorsunuz . Aylin Abla ve Savaş Abi’yi uzaktan da olsa ara ara yine görüyordum, aramız çok açılmamıştı. Karagöl CP’ye bir yamacın eteğinde ulaşıyorsunuz, aşağıda ufak bir göl var ve CP hemen oraya yakın ve güneşlik de mevcut. Buraya iniş epey dik bir patikadan koşabilirsiniz ama bastığınız yer pek sağlam değil dikkatli olmak gerek. Tam da bu bölümde öndeki kadın sporculardan biri yerde yatıyordu ve sağlık ekipleri de başına gelmişti. Sanırım ayağı kırılmış ve sağlık ekipleri CP’ye taşımak için yardımına gelmişti. Parkur, tam anlamıyla her alanıyla teknik bir parkur bu tarz kazaların olması muhtemel, siz siz olun gaza gelip inişlerde aşırı hızlanmayın derim. Sonradan öğrendiğimizde sporcunun durumu iyiymiş kırık nedeniyle hastaneye sevk edilmiş. Şükür ki kaza, gönüllülerin ve sağlık ekibinin yakınında bir yerde gerçekleşmişti.

CP’ye geldiğimde Aylin abla ve Savaş Abi de ordaydı bu CP’nin en büyük farkı olan karpuz dilimlerini götürmekle meşgullerdi 🙂 Böyle bir yerde soğuk karpuz dilimleri doping etkisi yapmıştı. Ben biraz abartıp 4 dilim yedim, siz yapmayın öyle şeyler şişirebilir 🙂 Sonraki yiyecek içecek istasyonu yaklaşık 10 km sonra olduğu için ne varsa yedim içtim, enerji önemli sayın okurlar! Ekip benden evvel CP’den çıkmıştı ben de birkaç dk arkalarından başımızın belası Davlumbaz çıkışına doğru yola koyulmuştum. Aylin ablayla MTA sonrası konuşurken ‘rahatladık sanırım buradan sonrası çok zorlamadan biter’ demiştim ki hemen hocadan uyarı gelmişti ‘daha dur Davlumbaz var’ diye. Benim gibi çaylak ultracılar açısından, yanınızda Aylin Savacı Armador ve Savaş Lütfi Kara gibi uzun yol üstatları varsa işiniz epey bir kolaylaşabiliyor. Her zaman tecrübe bir adım önde bu tarz teknik yarışlarda. Onları sürekli takip etmem ve tempo arttırmamam gücümü daha verimli kullanmamı sağlamıştı. Ki Aylin ablaya ayrı bir parantez açmak gerekir. Cidden bu alandaki nadir yeteneklerden bence, yarışın bu bölümlerinde ciddi anlamda rahatsızlanmasına karşın yarışı son ana kadar bırakmadı ve tamamladı.

MTA iniş https://www.instagram.com/tv/BmgikobnNwI

Davlumbaz’a dönecek olursak böyle bir çıkışı şu ana kadar hiçbir parkurda görmedim diyebilirim. Hemen yokuşun başında bir görevli bizi uyardı ve sağ elimizi boşa çıkarmamız için telkinde bulundu. Sol elle batonu tutun ve sağ elle kayalardan destek alın diyordu. Çünkü bu bölüm sağınızda büyük bir kayalık ve sol tarafı boşluk olan oldukça dik bir tırmanış. Ayrıca zemin aşırı kayıyor, taşlar siz bastıkça aşağıya doğru yuvarlanıyor. Burada çektiğim fotoğraflarda bir nebze de olsa eğimin ne kadar fazla olduğu anlaşılabilir. Ama gelin yerinde görün derim! Organizasyon bu kısmın tehlikeli olmasından dolayı geçişin belli başlı noktalarına görevli arkadaşları yerleştirmiş ve sürekli o bölümü kontrol ediyorlar, gerçekten bu arkadaşların emekleri büyüktü.

Tırmanışı güç bela, aşağıya kaya kaya tamamladıktan sonra tepe noktada diğer tehlikeli geçiş bulunmakta. Burada kaya yuvarlanması fazla olduğu için görevli arkadaşlar yarışmacıları bekletip birer ikişer aralıklarla kontrollü olarak geçiriyorlar. Dağın kafasından mıdır nedir, bu kısımda ‘ben geçerim bekleyince enerjim tükeniyor izin verin gideyim’ diye ısrar eden koşucu da gördüm 🙂 Kanaatimce bekleyin derim, belki 2 dk beklemeniz kafanıza enerjisi büyük bir kaya parçası düşmesini önleyebilir! Neyse ki herhangi bir olay olmadan burayı da atlattık ve zirveye ulaştık. Artık daha zoru olmaz herhalde diyordum içimden.

Hemen ilerde zamanlama için gönüllü olan İsmet İnan bizi karşıladı. Başta beni tanıyamadı artık nasıl tipim kaydıysa! Sonrasında ‘aa Selmaaaan’ dedi sarıldık kucaklaştık. Sıcaktan yüzüm iyice kurumuştu, İsmet abla’nın güneş kremi hemen gözüme ilişti, sağ olsun kremini yüzüme boca ettim bir güzel. Benden birkaç dk evvel Savaş abi ve Aylin abla geçmişti. İsmet abla ‘Aylin iyi görünmüyor, midesinin de bulandığını söyledi dikkat edin’ diye uyardı ve suyumu da içerek onun yanından ayrıldım. Burası iniş olduğu için hızımı arttırdım ekibi yakalayayım diye. Fakat inişlerde o kadar çok kayaç zemine maruz kalıyorsunuz ki ayaklarınızın içi taş dolmadan gidemiyorsunuz. Yine de durup taş çıkarmakla zaman kaybetmek istemedim ve ayakkabı içindeki bu arkadaşlarla yola devam ettim. Düzlüğe gelince Aylin ablaları yakalamıştım.

Son 10k https://www.instagram.com/tv/Bmgi98jHOS6

Cidden durumu iyi görünmüyordu. Beraberce birkaç km yürüdük ve ben iyi hissettiğimi söyleyip Aylin abla’yı vefakar yol arkadaşı Savaş abi’ye emanet edip koşmaya başladım. Bu noktadan sonra arkamdan uzun boylu (bacakları benim boyum kadar) ve kırmızı tişörtlü biri benimle birlikte koşmaya başlamıştı. Hatta bir ara önüme geçti. O sırada yavaşladığımızda konuştuk, Polonyalı olduğunu ve buraya kadınların birincisi olan Olga ile beraber geldiğini söyledi. Türkiye’yi gerçekten sevdiğini ve Aladağlar’a hayran kaldığını söyledi. Bir yandan da koşuyorduk tabi, yokuştan arap atı gibi inince ben haliyle takip edemedim ve sohbetimiz pek de uzamadan bitti 🙂 Tekepınarı CP’ye kadar olan alanda neredeyse hep koştum. Artık zorlayıcı bir diklik kalmamıştı ve batonları da arkaya sabitlemiştim. CP’ye geldiğimde Polonyalı abimiz de oradaydı. Sanırım o da benim gibi iyi beslenenlerden. Karnımı iyice doyurdum ‘nolur nolmaz son CP’ diye ve Polonyalı abimizin önünde yola koyuldum.

Buradan sonraki kısımda enerjim çok iyiydi kendimi güçlü hissediyordum, baya baya koşmaya başlamıştım artık. (sonunda!) Hatta Arpalık noktasına gelene kadar gayet iyi bir tempoda kimseye geçilmeden koştum. Arpalık’ta geçen sene 15K’da bizi bekleyen Polat Dede bu sene de aynı noktadaydı; onu görünce ‘bitmiyor mu Polat abiii’ diye isyanı bastım, o da ‘hadi len hadi çok konuşma da koş, 3 km var’ diyerek uğurladı beni oradan sağ olsun:) Önümde birkaç kişiyi görüyordum, son kısımda ne kadar adam geçersem kardır diyerek yaldır yaldır koşuyordum! Arada da arkama bakıyordum, gelen var mı diye. Son 2 km kala arkama bir daha baktığımda epeydir ortalarda olmayan Polonyalı abimizi gördüm yokuş aşağı kaptırmış geliyordu yine.

Son kısma parantez açmak gerekirse, 3K’lık bu alan geçen seneye göre biraz değişmiş ve işaretleri görmek açık arazi olduğundan oldukça zor. Geçen sene aynı yerde, ben önde, başka bir koşucu 1 metre kadar arkamda beraber geçmiştik burayı. Önde olanın dezavantajı sürekli işaret takip edip, yol bulmak olduğundan daha yorucu oluyordu. Ki öyle de olmuştu ve beni takip eden abimiz geçen sene beni düzlüğe geldiğimizde geçip saniyelerle üçüncü olmuştu 🙂 Bu sene yine aynı durumdaydım ve bu sefer 43 km’dir bu parkurdaydım. Biraz yavaşlayıp Polonyalı abimizi önüme alırsam geçen sene başıma gelen gelmez diye düşündüm (Editör Notu: Ba ba ba ba taktiğe bak!). Polonyalı abimiz önüme geçmişti ve son 2K’yı o önde ben arkada 5 pace altında koşmaya başlamıştık ki bu zeminde hiç de iyi bir fikir değildi ama ben de orda rekabeti bırakmak istemiyordum, mesele artık milli bir mesele olmuştu:) O kadar hızlı inişe geçmiştik ki öndeki koşucular ayak seslerimizi duyup artık bize yol veriyorlardı.

Asfalt kısma geldiğimizde Polonyalı abi uzun bacakları sayesinde arayı 3-5 metreye kadar açıyordu. Ben de can havliyle Allah ne verdiyse arkasından takipteydim. Yokuş bittiğinde sağa doğru keskin dönüyorsunuz ve son 25-30 metrelik düz yol ve finish. Yetişeyim diye sağa dönüşü epeyce içten yaptım neyse ki dengeyi son anda sağladım ve düşmemiştim. Finish Takını gördüm ve ortada kimsecikler yoktu, önümde Polonyalı arkasında ben sanki 100 metre finish’i gibi dört nala koşuyorduk. (Editör Notu: Oha çok heyecanlı, kim kazanacak acaba!!) Farkı 1 metreye kadar azaltmıştım ki ayak seslerimi duyup iyice hızlandı abimiz, pis Karadenizli inadım yakamı bırakmadı ve son metrelerde yaptığım deparla Polonyalı abimizin saniyelerle önünde girmiştim finishe (10 saat 42 dk)

Sonuçlara bakınca ben 24., o 25. gören de kürsü ye oynuyoruz sanır 🙂 İkimizde nefes nefeseydik ve tebrikleşip kucaklaştık. Sağlıkla, deparla ve de dostlukla biten ultra daha geride kalmıştı daha ne olsun! Adı bizdeki gibi Kamil imiş, Polonyalı abimizin ve Olga ile birlikte gelmişler. Ülkesinde gazeteci olduğunu ve döndüğünde bu yarışı yazacağını söyledi ve orada kullanması için beraber finish fotoğraflarımızı da çektirdik.

Artık dinlenme zamanıydı kendimi iyi hissediyordum fakat tek sıkıntım bu zamana kadar hiç başıma gelmemiş olan ayaklarımın su toplamasıydı. Bunun nedeni de zeminden dolayı inişlerde ayakkabıma giren taşlardı. 20 km’den fazla ayakkabınızda taşla koşunca sonuçları hoş değilmiş! Aylin abla ve Savaş abi de çok geçmeden bitirmişlerdi. Bu da diğer sevindirici haberdi elbette. Aylin abla’nın o derece rahatsızlanmasına karşın yarışı böyle bir sürede bitirmesi cidden ayakta alkışlanır cinstendi. Savaş abi keza tam bir tavşan atlet olmuştu bize yarış boyunca 🙂 Cem abi de biraz rahatsızlandığından dolayı geride kalmıştı, o da cut off a kalmasına rağmen pes etmemiş ve yarışı tamamlamıştı. Ekip sağ salim tamamdı. Böyle insanlarla aynı ekipte olmak da benim şansım napalım sevgili okurlar 🙂

Özetle Aladağlar Sky Trail bu alanda nadide bir yarış, şu ana kadar koştuğum yarışların hiçbiriyle benzeşmiyor neredeyse. Her şey, her an değişebilecek şekilde parkurda ve yanınıza alacağınız malzemeler büyük önem taşımakta. Manzaraya ve doğaya gelince bu kadar zorluğun asıl çekilir yanı işte tam da burası! Sarp kayalıklar, uçurumlar, bol bol zirveler ve tabiki göller; mükemmeldi! Organizasyon ekibi de oldukça başarılı şekilde yönettiler, kriz durumlarını ve bu zor parkuru. Hepsine tek tek teşekkür ederim. Böyle zor yarışların en önemli unsurlarından biri de elbette gönüllüler hepsi cidden tecrübeliler ve ellerinden geldiğince size destek verip yardımcı oluyorlar, teker teker hepsine teşekkürler. Herkes, her yarışı, kendi gözünden, kendince görür. Bu nedendendir ki size naçizane tavsiyem 15 olur, 45 olur; seneye sen de gel kendin gör!

RUNBO Sonuçlar

Skytrail 45K

Aylin       11:18:13 (Overall 43/87, Category 3)
Cem        13:08:55 (Overall 69/87, Category 34)
Selman  10:42:19 (Overall 24/87, Category 11)