Alanya Ultra 2019

23 Mart 2019 – https://alanyaultra.com/


Giriş:
Ne kadar yazıp çizsek de galiba Alanya için kelimeler yetersiz kalıyor. Defalarca altını çizdik. Bu parkurun herhangi bir mesafesini hafife alan yanar. Hesap kitabın bir türlü tutmadığı bir parkur. Alanya Ultra Trail, adındaki “Ultra” kelimesinin hakkını her cm’sinde veren bir parkur. Bu yarışı bu yıl 3. Kez koştuk. Bazı parkur değişiklikleri dışında, kendi sınırlarımızı zorlamaya, ruhu ve hissiyatı ile her şeyiyle aynı kalmaya devam ediyor. Antrenman eksikliklerimizi bir yandan yüzümüze tokat gibi indirirken, parkuru suçladığımız anlar çokça… 😉 O kramplar illa olacak! Keyif almaya bak! Rapor sonunda her zamanki gibi yarış değerlendirmemizi bulacaksınız. Alanya, her yıl daha da iyiye giden bir organizasyon ama puanıyla Türkiye’nin en iyi organizasyonlardan biri haline geldiğinin de üstünü basa basa yazalım!

Önceki senelere ait yazılarımız için: Alanya Ultra 2018 & Alanya Ultra 2017

Alanya bizim için hep özel, bu organizasyonun sahipleri sevgili Ahmet Arslan ve Argeus ekibi gibi kendimizi Alanya’da ev sahibi gibi hissediyoruz… Bu yılki yarış raporumuzu ultra camiasının çok yakından sevdiği, yarış ve antrenmanlarını birlikte koşan 2 renkli dostumuza teslim ettik. Turgut ile Fatih. Son 1 senedir hemen hemen her yarışta görüyoruz kendilerini, hatta bu yıl sağlam yurtdışı yarışları da eklediler takvimlerine. Alanya’ya parkuru geçen yıl koşmuş olarak gelseler de bakalım ne sürprizler oldu, onların kaleminden renkli bir yolculuğa çıkalım mı?

Son olarak bir havadisimiz daha var. Yabancı takipçi ve dostlarımız için bir de ingilizce yarış raporumuz olacak, şimdiden duyuralım, o rapor da Fatih’in kalemine emanet. Hadi o zaman artık başlayalım…

KARLI DAĞLARDAN KIZGIN KUMLARA, BİR ULTRA RÜYA

Yazan: Turgut Kozan & Fatih Gürbüz

Geçen yıl Alanya Ultra’da 66K’ya katılmış ama hava muhalefeti nedeniyle zirve çıkışı iptal olunca yaklaşık 62K olarak yarışı tamamlamıştık. O kadar güzeldi ki -zorluk ayrı konu- daha geçen yıl bitiş çizgisinden geçerken bu yıl da burada olacağımız netti. Parkurun 72K olarak açıklanması bizi daha da motive etti. Çok ciddi emek verilmiş, iyi düşünülmüş, harika bir parkur. Bu yıl hedef yarışlarımızın yurt dışında olması ve Run.Bo’ların “yurt dışı yarışı koşacaklar mutlaka burada olmalılar” söylemi ile birleşince, ilk kez yurt dışında ultra koşacak olmanın verdiği heyecanla soluğu tekrar Alanya’da aldık. Hava, parkur, ulaşım, konaklama, vs. koşmamak için bahane yok burada. Sanırım artık bu yılki koşuya geçmem lazım.

Alanya Ultra’nın bizdeki yeri çok ayrıdır. Fatih, benim asabileştiğime (çok öyle sert değil) ilk kez Alanya’da kaleyi çıkarken şahit olmuştu. İnsanoğlu çabuk unutuyor. 3 hafta sonrasında 110K Penyagolosa Trails koşacağımız halde 72K kaydımızı değiştirmeyi aklımızın ucundan bile geçirmedik. Aksine 72K parkurunun bizim için harika bir antrenman olacağını düşünüyorduk. Aksiyon kameraları falan parkurun tadını çıkarmakta kararlı idik. Bir de Ahmet Arslan, yarış öncesi sosyal medyada, işaretleme yaparken video paylaşıyor ve kar görünüyordu. Dağa çıkınca karda yuvarlanacak, bitişe doğru Damlataş Plajında parendeler atacak ve bunları da kayda alacaktık. Bunları planlarken geçen yıl parkuru hava muhalefetinden dolayı zirve çıkışı yapmadan ve 62K olarak tamamladığımızda yaşadıklarımızı hiç dikkate almıyorduk. Alanya Ultra da bizim planlarımızı hiç dikkate almadı zaten…

Alanya esnafının spora desteği ve katkısı yadsınamaz. O kadar ki bizi yarışa motive etmek için yüksek sesli ve hareketli müzikler çaldılar. Tek bir sorun vardı: bunu yarış başlangıcından 6-8 saat önce gece yarısı yapmaları 🙁 (Koşuculara not: otelin diskolara ve barlara mesafesine dikkat! Organizasyona not: başlangıç noktasına yakın otellerle görüşülerek “bunlar nasılsa burada kalacaklar” diye el ovuşturmalarının önüne geçilirse katılıma pozitif etki edebilir) (Editör Notu: Adamlar gitmiş, hemen altında Alanya’nın popüler müzikli gece mekanlarından birinin olduğu bir otelde kalmış 🙂 )

Bu sene yarış direkt Kızıl Kule’den başladı, önceki versiyondaki gibi deniz fenerinden kuleye şöyle ağız tadıyla çıkış öncesinde koşacağım 300-500 metre de artık yoktu anlayacağınız. Direkt tırmanışla başladık. Kaleyi çıkarken Fatih’i gözden kaçırdım ama indikten sonra düzlükte beni bekliyordu. O arada Hayrettin Abi’yi gördüm, fotoğraflar için hazırdı yine. Pembe-Beyaz çizgili formamla pozumu versem de –öncesinde çekmiş fotoğrafımı- gülmeyen yüz ifademle çıkmışım. Bundan sonrasında ikinci CP’ye kadar zaman zaman aramıza başkaları girse de yarışın tamamını omuz omuza koştuk Fatih ile. Hatta bir çıkışta baktım arkaya doğru düşüyor çantasından iterek destek oldum.

Muz tarlasına girmeden ilk CP’ye geldik. Muz tarlasından sonra başlayacak bitmeyen yokuşu geçen yıldan çok iyi hatırlıyorum. Durmadan tırmanırken arkanızda bıraktığınız şahane manzaraya bakmayı da atlamamanızı öneririm. Geçen yıldan aşina olduğumuz için kontrollü şekilde ilerledik. İkinci CP’ye vardığımızda üçüncü CP’ye 12.5 K olduğunu konuştuk. Konuşmasak ne olacaksa sanki, organizasyon zaten tüm teknik detayları CP’de asmış. Bu aralar biraz kayıp bende, Cuma otele geldiğimde saat 23.50 civarı idi, uyudum mu koşarken bilmiyorum.

Üçüncü CP’den dördüncü CP’ye mesafe 6.5K görünüyordu. Sularımı doldururken artık CP’ler daha yakın dememe kalmadı, Polat Dede “biraz sert çıkış var temkinli olun” diye uyardı. Polat böyle diyorsa bir bildiği vardır diye düşünsem de 6.5K ve 1 saat süre koymuşlar, ne kadar sert olabilir ki dedim. Geçen yıl hava muhalefeti nedeniyle iptal olan zirveye bu yıl hava muhalefetinin ne yazık ki olmaması sebebiyle çıkacaktık. Bir süre yol aldıktan sonra sağımızda yükselen tepeyi Fatih’e sordum, bunu mu çıkacağız? “Yok, canım o kadar da değil abartma” dedi. Biraz ilerledikten sonra o tepeye çıkacağımız artık kesindi. Karşımızdan gelen kırmızı araba organizasyonda görevliydi ve zirveye 3 km kaldığını ama hissedilenin 10 km olduğunu söyledi. Yok böyle motivasyon: 3 km koş ama 10 km koşmuş gibi ol; en sevdiğimiz. Fatih ile sanırım küstük burada bir yerde. Fatih beni parkura o yokuşu koymakla ben de Fatih’i o yokuşun parkura dâhil olduğunu bildiği halde bana söylememekle suçluyor gibiydik. Konuyu başka yere çekmeyin, öküzün altında buzağı aramayın, bizim çıkışımız iyi hiç zorlanmıyoruz zirveyi çıkarken 🙂 küsüz yoksa tabi ki konuşuruz. Bir ara Fatih, “gideceğimiz yeri bir görsem rahatlayacağım” dedi. Ben direkt “ben gördüm abi az kaldı devam” dedim. İtiraf ediyorum hiçbir şey görmedim… O ara geriye dönüp ben baktım siz bakmayın… Büyüleyici manzara, artan rakım ve sert çıkış o kadar güzel kafa yapıyor ki ben “Şu dağlarda kar olsaydım” türküsünü söylemeye niyetlendim, hatta yanık sesle de söyledim diye düşünüyorum ama sesimin çıktığını hatırlamıyorum. Haftanın bir gününde Barbaros bulvarını 5-6 defa koşarak çıkıyorum, Belgrad Ormanında 1.000 m yükseklik kazanımla antrenman yapıyorum, burayı mı geçemeyeceğim dedim ve 6.5 K’yı yaklaşık 90 dk’da geçebildim. Bu aranın süresi 1 saat idi, biraz daha uzatılsa daha mı iyi olabilirdi diye düşünüyorum. Sanırım kürsü dahil 1 saatte bu arayı geçebilen yok, ona göre :). Oturup dinlenerek çıkanların sayısı hiçte az değildi. Zirveyi çıkarken daha sonra bizi tekrar geçecek olan 6-7 kişiyi geçtik sanırım. Bu arada geçen yıl parkurun bu kısmını iptal eden organizasyona alkış… O dolu ve fırtınada çok ciddi sorunlar yaşanabilirmiş. Sorun derken cut-off vs değil hayati tehlike. Organizasyon bir değişiklik yapıyorsa vardır bildiği, etraflıca bilmeden olumsuz yaklaşmamak, yorum yapmamak lazım.

Zirvede su takviyesi yapıp karşıki dağlar manzaralı fotoğraflarımızı çektik ve inişe geçtik. Yolda karşılaştığımız kaplumbağa kardeş ile de fotoğraf çektirdim :). Uzunca indikten sonra bir de ne göreyim arkadan Aylin geliyor. Bu bizde gelenektir, zirveyi çıkarız ve hemen sonrasında Aylin gelir ve bizi geçer :). Bu sefer görmeye alıştığımız tek batonu yoktu elinde ama yolda bulduğu dallardan ara ara kendine yaptığı batonlardan vardı. Daha CP’ye gelmeden yoldan tatlı tatlı koşarken birden yoldan ayrılıp sert bir yokuşa girdik. İşaret çok iyiydi ama olmasa da tereddüt etmezdik, çünkü Alanya Ultra böyle sert bir çıkışı kaçırmazdı. (Editör Notu: Kısa kesme, ultra olsun ;)) Bir ara arkama baktım bir arkadaşımız düz devam etme niyetinde, hemen seslendim bu tarafa diye, sonrasında öğrendim ilk kez Alanya Ultra koşuyormuş. Dördüncü CP’ye kadar art arda gittik. Biz orada önce çorba, ara sıcak olarak peynir ekmek ve ana yemek peynirli makarna sonrasında tatlıyı da yiyelim derken gelen geçti bizi, olsun ama çorba çok güzel, CP de çok başarılı idi…

Bir sonraki CP’ye yaklaşık 11 km vardı ve hava da sıcaktı artık. CP’den çıkıp ağır ağır yol alırken arkamızdan İranlı Ali Rıza hızla geldi ve sola girmesi gerektiği halde düz devam etti. Çok uzaklaşmadan çevirdik yol boyunca defalarca birbirimizi geçtiğimiz bu koşucuyu. Bu arada çokça çeşme yanından geçtik.

CP’ye doğru ilerlerken Fatih, bir çeşme daha olsa diye söylenmeye başladı, oysaki sağında buz gibi akan bir çeşme vardı. Geçen yıldan da çok iyi hatırlıyorum burayı. Su içip yüzümüzü yıkadıktan sonra bir de baktık Natalia geliyor. Normalde daha önce gelip geçmesi gerekirdi bizi –genelde Aylin ile eş zamanlı geçerler. Fatih, Natalia’ya çeşmeyi gösterdi. Suyum var dese de, su çok soğuk yüzünü yıkarsın deyince 3-5 metre sprint geldi. Etraftaki ağaç az olunca bu yokuş sıcakla beraber zorladı epey.

Bu ara bende yine yok, silinmiş ama gerçekten çok uykum gelmişti. Kafam kazara bir yerle temas etse uyuyabilirdim, belki de temassız da uyudum bilmiyorum. İnsanın yanında sorgusuz güvendiği bir dostu olunca o kadar kafa rahat koşuyorsun işte. Yolda bir tek “kendinizle derdiniz ne? Neden koşuyorsunuz” diyen abiyi hatırlıyorum. Bir de Alanya’yı tepeden gördükten sonraki teknik inişi… Taş, kaya, sert iniş derken yaklaşık 2 km düzgün yolda iniş var; orası çok iyi geliyor.

Dağdan gelip sahile varmadan hemen önce konulan CP, çok iyi düşünülmüş. Kum geçişi ve üstüne kale çıkılacakken depoları fullemek çok işe yarıyor. Saatim 67. Km’yi gösterirken CP’ye “günaydın” diyerek girişimizi yaptık. Çok da fazla oyalanmadan ayrıldık. Yolda karşılaştığımız görevli, Damlataş’a kadar devam oradan kuma dese de işaretler asfaltı geçtiğimiz gibi bizi hemen kuma soktu. Bu hiç mi hiç hesapta yoktu. (Organizasyonel hata değil, o gün Alanya’da gerçekleşen başka bir seçim etkinliği nedeniyle). Başta 1 km kadar kum biraz sert olunca hafif hafif koşsak da sonrasını yürüyerek devam etmek daha cazip geldi. Harikulade gün batımı manzarasında fotoğraf çekmeden devam edemezdik tabi ki.

Zaten yorulmuşuz kum uzamış önümüzde kale var… Bir de arkadan köpekler koşarak gelmesin mi… Fatih daha hızlı davranıp kendilerini münasip bir dille ikaz etti, o iş bana kalsa neler olurdu bilemiyorum. Unutmayın bitiş çizgisini geçemeden Alanya Ultra bitmez. Sahile indik diye salmamak lazım…

Artık hava karardığı için kale çıkışına başlamadan önce kafa lambalarımızı taktık. Çıkışın sertliğini, yorgunluğumuzu biliyorduk ve cut-off riskimiz de olmadığı için ağır ağır gitmeye karar verdik. Aksi bir karar versek kesin çok hızlı giderdik. Kaleyi çıkarken dostlardan gelen telefonlar (beni kimse aramadı :(, Fatih’i arayanlardan –hatırladığım Erdoğan ve Bahar- bahsediyorum ama onlar bir arada olduğumuzu biliyorlardır 🙂 ) iyi oldu. Yarışın tamamı gibi burada da yol takibinde sorun yaşamadık ama akşam için reflektif işaretlerin az daha sıklaştırılması güzel olabilir. Eğer iki yön arasında kalıyorsanız, daha sert ve teknik olanını tercih edin, yanılmazsınız, orası kesin Alanya rotasıdır . 🙂 (Editör Notu: Seneye rota verilmesin, bu algoritma ile kuleden yola çıkalım, bakalım en zorlu rota gene böyle mi çıkacak? Bence plajdan hemen kaleye tırmanmadan önce Damlataş Mağarası içindeki dar aralıklardan sürünmeli küçük bir ring de eklenebilir sanki, güzel kramp yapar, oralara sıkışır kalırdık ne güzel 😉 )

Geçen yılın en unutulmaz kısmına –benim biraz asabileştiğim yer- geldiğimizde Fatih’e orası burasıydı değil mi diye sordum ve gerçekten sadece güldüm. Eee burası Alanya Ultra… koşmaya mı geldik :).

Kaleyi çıktık da geldi sıra inişine… Orada bir Kızıl Kule var uzakta, tepeden doğruca inemesek de o kule bizim bitiş çizgimizdir… Kontrollü şekilde kale içini taşlı yollardan döne döne inip bitişe vardığımızda önce alkış sesleri duyuldu, sonra da Ersavaş ve Bike’nin sesleri. Sanırım iyi görünüyorduk ki Ersavaş “Pembe Panter zayıflamış mı sanki ya”, Bike de “Pembe çoraplar yok??” dedi. Bitiş çizgisine sağlıkla varmak ne kadar güzelse, orada güzel dostları görmek de ayrı bir güzel.


Turgut & Fatih kimdir?

Turgut (IG: kozantt), koşuya Mart 2015’te İstanbul Yarı Maratonunda 10 km koşarak başlamış. 2016’da Antalya’da yarı maraton ve 2017’de Barselona’da maraton koşmuş. Bu sırada Geyik Koşuları ile birlikte toprağa basarak koşmanın tadını almış ve bir daha da iflah olmamış. İlk ultra deneyimini 2017 Bodrun 50K ile yaşayıp en uzun mesafesini 2018 Bodrun 100K’da koşmuş. Turgut, 2017’de Dalyan Caretta Run için hava limanına indiklerinde başka birileri daha olsa da taksi dolmuş yapsak diye bakınırken üzerinde Kapadokya Ultra t-shirtü ve elinde Ultra Kitap’ı olan bir erkek (Fatih) ve yanında Asics ayakkabısı olan bir kadın görüyor ve bunlar da kesin koşu için buradalar diyor ve yaklaşıyor. Takside koşu muhabbeti, akşam yemek, Dalyan Caretta Run öncesi filtre kahve ve koşunun ikinci bölümünü beraber koştular derken artık Fatih ve Turgut’u ultralarda hep yan yana görmeye başlıyoruz. Bu yıl birlikte Nisan’da Penyagolosatrails 110K ve UTMB CCC koşacaklar. Fatih’in bir de Eiger 101’i var. Hedefleri 7 yıl içerisinde Ultra Trail World Tour’un tüm yarışlarını koşmak.

Fatih (IG: ffgurbuz); Spor hayatı okul takımlarında futbol oynayarak başlamış, iş hayatına atıldıktan sonra zevk için halı sahalara düşmüş ve bu hevesi 2011 yılında geçirdiği menüsküs ameliyatı ile sekteye uğramış bir Türk insanıdır. Yine de spora olan ilgisini kaybetmemiş dizlerini kuvvetlendirmek, güçlendirmek için aylarca emek harcamış, spor salonlarına gitmiş ve en nihayetinde 2012 yılında koşu ile tanışmıştır.
Uzun süre yol koşusu yaptıktan sonra her garip İstanbullu gibi “Geyik Koşuları” ile patika koşusuyla tanışmış ve “Bodrun’16 – 23k” parkuru ile resmen bu alana girmiştir. Koşuya başlamak hayatında nasıl bir dönüm noktası olduysa, patika ile tanışıp ultra maraton dünyasına girmek ayrı bir köşe taşı olmuş hem fiziksel hem de mental açıdan hayatı kökten değiştirmiştir. O zamandan bu yana sırası ile aşağıdaki parkurları bitirmiştir;

2017 : Uludağ Ultra (50k/+3100m), Salomon Cappadocia Ultra Trail (60k/+1650m), Bodrun (50k/+1625m)

2018
Manavgat Ultra (70k/+1825m), Alanya Ultra (66k/+3300m), İznik Ultra (90k/+2550m), Garmin Runfire Salt Lake (42k/+200m), Aladağlar Sky Trail (46k/+3900m), Lycian Way Ultra Marathon (55k/+3050m), Salomon Cappadocia Ultra Trail (119k/+3725m), Bodrun (100k/+2925m), Longest Night (45k/+1100m)

2019
EcoTrail Paris (45k/+900m), Alanya Ultra (72k/+3720m)

2017 yılı Dalyan Caretta Caretta Run koşusu öncesinde tesadüfen tanıştığı sevgili Turgut Kozan ile Bodrun 50k parkuru için sözleşmiş ve o gün bugündür tüm yarışları beraber koşmaktadırlar. Hedefleri 7 yıl içerisinde UTWT (Ultra Trail World Tour) serisindeki tüm yarışları birlikte güle oynaya bitirmektir.

Onları Türkiye’nin her hangi bir yerinde düzenlenen bir ultra maraton etkinliğinde görmeniz mümkündür… CP’de aşırı eğlenen, çok zaman geçiren ve hatta nazikçe uzaklaştırılan iki kişi görürseniz muhtemelen onlardır, selamınızı esirgemeyin…


RUN.BO Sonuçlar:
72K +3720m
Aylin     13:00:04 (Overall 27/93, 40+Cat 1)
Savaş    12:39:37 (Overall 22/93, 40+Cat 7)
Selman DNF

48K +2690m
Bike       DNF

28K +1600m
Ersavaş 03:57:35 (Overall 21/179, 40+Cat 4)