Şahinyurdu Ultra 2022

14-15 Mayıs 2022, Gemlik
https://sahinyurduultra.com/

Giriş

Şahinyurdu Ultra adında yeni bir yarış eklenmişti takvime. Takvimcibaşı olarak elbette ilk duyanlardan biri oldum ve hemen ekledim takvimimize. Favori yarışlarımızdan Tahtalı Run to Sky ile çakıştığı için açıkçası baştan pek de gideceğimize ihtimal vermemiştim. Sonra birden ne olduysa (aşağıda Gülşen’in raporunda ne olduğu yazıyor :)) İzmir tayfa birden “biz takım olduk! Şahinyurdu’na gidiyoruz!” deyince, bu sefer de Tahtalı yalan oldu. Son haftaya geldiğimizde ben de kendimi garip bir şekilde hiç hazırlık yapmadan Şahinyurdu’nda buldum. Uzun antrenmanımı, 35k diye belirtilen parkurda yaparım deyip, Ayvad Bendi gibi açıklık, orman yollarında koşacağımızı zannederek, tanıtım videosu gözümün önünde, yanıma jel bile almadan gittim Gemlik’e. (Editör Notu: Kendisi 100K’ya kadar jel kullanmıyor sanırım…)

Sonra olaylar gelişti. Öncelikle altını çizmek isterim. Parkur muazzam! Fakat bu parkur kesinlikle daha iyi bir tanıtım ve organizasyonu hak ediyor. Hepimize bir tokat attı, üzerimizden geçti. (E.N.: E hak etmişsiniz ama siz de laylaylomcular!)

Bu sürprizli mücadele rapora dökülmeyi hak ediyor. Bu sebeple kızlar madem takım olarak yarıştılar, takım olarak bir raporu bir araya getirebilir miydik? Valla oldu. Raporun en başı Gülşen ile başlıyor, biraz daha genel; Şahinyurdu’nu hiç bilmeyen birine eğlenceli bir anlatımla kolay okunur halde anlatıyor. Devamında Itır kendi penceresinden devam ediyor ve son olarak da kendi hikaye anlatımı tarzı ile, Aylin’le son buluyor.

Keyifli okumalar. Seneye başka bir yarışla çakışmaz ise tekrar, bu sefer hazırlıklı gelip parkurdan intikamımı almak isterim. Gemlik, İstanbul ve Bursa’ya yakın, ulaşımı çok kolay. Aslında yarış olmadan da bu bölgeye gelinip antrenman yapmayı planlamak da mümkün. Özetle, ben de sevdim parkuru.

Team Run.Bo – Bike


Yarışa gitmeden önce uzun araştırmalar, hazırlıklar yapmam genelde. Ev, iş, ruh durumuma göre son hafta kayıt olur ve şartlar uyarsa giderim. Allah ne verdiyse koşarım. Şahinyurdu Ultra Maratonunun adını Whatsapp gruplarında ‘’bu işi bizim kızlar kesin yapar’’, ‘’altın bizim kızların’’ (E.N.: Altın ödüllü yarış.), ‘’İzmir kesin şampiyon’’  sloganlarıyla,  Itır Atadiyen ve Aylin Savacı Armador ile birlikte ismim etiketlendiğinde öğrendim. İlk tepkim, beni hiç kimse 80 Km dağlarda koşturamaz, kurda kuşa yem olamam, başka hedef yarışlarım var diyerek geçiştirmek oldu.

Nasıl oldu, ben de bilmiyorum ama sonra bir daha düşününce ekip olmak, takım olmak cazip geldi ve kayıt oldum. Listeye baktığımda 80K’da başka kadın sporcu da görünmüyordu. Çok cazip gelmişti Türkiye’nin en zor diye tanıtılan parkurunda rakipsiz tek takım olmak…

Erkek takımı da kuruldu. Sonra planlar, programlar… Aynı güne bir de çalıştığım kurumun yarışı eklenince işler iyice sarpa sardı. Arkadaşlarımı son hafta yarı yolda bırakamazdım. Mazeret dilekçesi yazarak kurumsal yarışımdan da vazgeçtim. Bu yarışa başta ödül tanıtımı ile girsem de, çok kısa mesafede kazanacağım daha büyük ödülleri arkamda bırakıyordum. Yarışı aslında bu kararla kafamda kazanmıştım.

1 ay önce iyi bir derece ile koştuğum İzmir Maratonunun etkisi geçmemişken,  mental ve fiziksel hazırlık yapmadan, yarışın başlamasına 5 saat kala gelebildim Gemlik’e.

Otele eşyaları atıp, İzmir ekibi ile buluştuk. İşin ciddiyetinin farkına varamamıştım henüz. İş yorgunluğunun üstüne yol yorgunluğu. Kafamda hep hızlıca yarışı bitirip, Denizli’de yapılan kurum yarışıma yetişme planları vardı. İstanbul’a gitsem yok uçak saati uymuyor. Bursa’dan Denizli’ye en hızlı 7 saat. Biraz daha hızlı koşarsam olacak bu işJ (editör notu: Biz Run.Bo’lar bu kafaları çok seviyoruz, aynı şekilde Aylin’in de planı cumartesi sabah Tahtalı’da start almak ve sonra Şahinyurdu’na yetişmekti! 🙂

Parkurda karşılaşabileceğimiz yabani hayvanlardan bahsedilmeye başlanmıştı. Domuz, çakal ve ayı. Ayı mı? dedim. Bizim köyde bir adama ayı tokat atmış ve ölmüş. Ben çocukken anlatılırdı bu hikaye ve kahkahalarla gülerdim. Aman tanrım insanın kınadığı başına gelmeden ölmez miydi? Benim hikayem de bir ayının tokadı ile son mu bulacaktı? Ciddi mi olsam biraz. Yok yine güleyim de en azından motive olayım. Ama o da olmuyor bugün bir türlü.

Savaş’tan ödünç aldığım kafa lambası, Arzu’nun hediye ettiği sırt çantası ve arkadaşların tamamladığı eksik malzemeler. Bir de su şişesi. Sıvı alımı önemli tabi. Benim Kapadokya 120 km’den sonra ikinci ultra maratonum olacaktı. Gece koşusunda kendimi tecrübeli olarak görme hakkını vermişti bu durum. Uykusuzluğa zaten dayanıklıyım. (E.N.: Yarışlara profesyonelce hazırlanma konusunda lütfen bizi örnek almayın :))

Sevgili Barış Gider’ e şımarık pozlar verdikten sonra start çizgisinde kızlarla göz göze gelişimizi hatırlıyorum.  

 O zaman başlasın eğlence,  pardon yarış. 3 km düz ve hızlı bir koşu sonrası köpeklerin yardımı ile nabzı tavan yaptıktan sonra tırmanış başladı. Ayağımı sağlam basmam konusunda Aylin sık sık uyarıyordu. Yarışlarda tek baton olarak anılan ve o tek batonla tarih yazan Aylin, batonunu otobüste unutunca batonsuz kalmıştı. Sürekli motive olamıyorum diye söyleniyordu. Baton nedir? Neden, nerede ve nasıl kullanılır? bilmediğim için eksikliğini hissetmiyordum. 6. Km civarı bir canlının yaklaşmasıyla irkildim. Neyse ki düşündüğüm şey değildi. İzmir’den arkadaşımız Emre yolunu biraz kaybetmiş. Ben de o korku ile aklımı kaybediyordum. Yol bulunur,  Allah’ım aklıma mukayyet ol.

Karanlıkta Gemlik kuşbakışı büyüleyici görünüyordu. Kızlarla birbirimizden kopmadan ilk CP’ye ulaştık.  Gayet iyiydi durumumuz. Görevliler orta grupta olduğumuzu söyledi. Bir şeyler atıştırıp devam ettik yolumuza. Gökyüzünde dolunay, kafa lambalarımız da yardım edip zifiri karanlığı aydınlatıyordu. Bir de ismini sonradan öğrendiğim Fırat Ali önümüzden giderek işaretleri bulmamıza yardımcı oluyordu. Buraya dikkat uçurum diye seslendiğini duydum. Sonra Itır’ın sesi buraya dikkat uuç…  ses kesildi. Kafa lambamı o tarafa yönlendirince Itır’ı uçurum kenarında iki eli ile asılı gördüm. Gözleri parlıyor ve sakin olun diye Aylin’le beni telkin ediyordu. Aşağı baktığımda gözlerim yuvasından fırladı. Neyseki bize gerek kalmadan iki hamle ile yukarı çekti kendini. Bu olaydan sonra adımlarımı daha dikkatli atmaya başlamıştım

Yabani hayvan konusunda uyarı yapılan bölgede (sanırım domuz yoluydu) sürekli ses çıkararak koşuyorduk. Itır opera yapıyor, Fırat guguk kuşu taklidi, ben de romantik ortamın etkisiyle  yaylalar yaylar… Jandarma kritik bölgelerde ve araçla giriş yapabildikleri yerde geçişlerimize yardımcı oluyordu. Ayaklarımıza dolaşan sarmaşıklar koşmayı imkansız hale getiriyordu. Tırmanmaya alışmıştık, geceye aşinaydık, uyku ile sorunlu kimse görünmüyordu ve finiş çizgisini birlikte geçmek için ortak karar almıştık.

Her gecenin bir sabahı vardı ben ilk kez koşarak sabahladım. Tanıdık o mis koku, yarpuz diye bildiğim dağ nanesi memleketimi hatırlattı. Bir tutam kopararak yeleğimin cebine, burnumun dibine koydum. Kendimi bu şekilde güçlü ve güvende hissediyordum.

Sık ormanda ağaçların arasında muhteşem gün doğumuna şahitlik ettik. Çok sesli kuş orkestrası muhteşem bir konser sunmuştu. Gece boyunca çok yavaş gitmiş,  çok zaman kaybetmiştik. CP’ lerde yarışı tamamlayamayacağımız konusunda iyi niyetli uyarılar da yapılıyordu. İşaretlemeyi yapan arkadaşlar sık ormanda bize geçiş kolaylığı sunmaya çalışmıştı. Bacak kadar ısırganlar görevini layıkı ile yaparak özellikle şort giyen Itır ve Fırat Ali’yi ısırdı. Aylin hoca ısırgan otu ve arı sokmasının faydalarını bilimsel olarak anlatıyordu. Ben de ısırganların vegan koşucu Itır ve Fırat Ali’den öcünü aldığını söyleyerek güldürüyordum. (editör burada sesi kahkaha attı..)

Halatlı dik iniş sonrası Itır ve Fırat Ali Şelale CP’sine ulaşmak için hızlanmıştı. Bizi orda bekleyeceklerdi.  Aylin, su geçişi sırasında ayağı kayarak düştü. Çok susuz ve besinsiz kalmıştık. Hayalimiz şelalede kahvaltı yapmak ve Drop Bag  CP’sinde temiz kıyafetler giymekti. Hızlanmaya başladık. 4:45 paceleri görüyorduk artık. Şelale önünde bekleyen ve görevli olduğunu düşündüğümüz kişinin yönlendirmesiyle koşmaya devam ettik. Açlık ve susuzluktan serap görür gibi CP görmeye başlamıştım. Itır da bizi bekliyordu. Yaklaşık 20 km sonrası ulaştığımız Drop Bag CP sinde görevli 1. ve 2. kadın sporcu olduğumuzu söyledi. Susuzluktan bayılmak üzereydim. Dizimdeki ağrıyı dindirmeye ağrı kesici yetmiyordu artık. Itır’ı sorduk. Diğer CP leri arattık. Görevli arkadaşlara sitem ederek, ekmek su alıp ters yöne koşmaya başladık. Çünkü kadın sporculardan birinin fenalaştığı bilgisi gelmişti. Karşıdan Itır ve Fırat’ın görünmesiyle rahatladık. Sarılıp ağlamaklı olduk. Masa üstünde duran sarmalar, sıcak çay, ekmek, peynir ve o ismini hatırlamadığım muhteşem göl… Beslenme değil bu, kahvaltı değil, resmen brunch, Pazar gününe ve manzaraya yakışır bir ziyafet.

Aldığımız enerji ile koşmaya devam ettik. Fırat Ali ne yazık ki geride kalmıştı artık. Bir gün sonra işaretleri kaçırdığını ve 97 km ile yarışı tamamladığını öğrendik.

Sırayla öne geçerek ekibi canlandırıyorduk. Parkurda uzun süre kalmanın mental yorgunluğu yüzümüze yansımaya başlamıştı. Benim dizim kötü durumdaydı ama burada vazgeçemezdim. Batonla ilgili sorularımın cevabını da almış oldum. El emeğim olan ilkel baton bile işimi bir hayli kolaylaştırdı. Artık bizim yarışı kazanacağımıza görevliler de inanmaya başlamıştı. Itır, Aylin ve Gülşen. Sıfır seviyesinde yaşadığımıza bakmayın. İnadımızı İzmir’de bilmeyen yoktur. 🙂

Parkur inanılmaz doğal güzelliklere sahipti. Bozkır, sık ormanlar, bayırlar, dağlık alanlar, dereler, göl, şelale… sıkılmak mümkün değildi. Ama nihayetinde bu bir yarıştı ve bitmesi gerekiyordu bir an önce. Bitmedi!

Yine serap gördüğümü düşündüğüm anda Bike’yi gördüm. 35 km parkurunda işareti kaçırmış, düşmüş ve elini yaralamıştı. Su ve yiyecek takviyesi yaptık ve  4 güçlü kadın yolumuza devam ettik. (E.N: ortam baya karışık.)

Tam bitti derken finişe 10km kala Likya yoluna benzeyen kayalık ve tırmanış. Burada resmen Aylin canlandı. Bize rehberlik yaparak hızlandı. Dizimin ağrısı artık dayanılacak gibi değildi. Itır da midesinden rahatsızlanmıştı. Aylin önde biz arkasında tek sıra. Kan akışını azaltarak acımı hafifletmek için dizimi buff ile bağladım. Parkurun bu bölümünde kırmızı tomurcuklu çiçekler (sonradan adının dağ şakayıkı olduğunu ve endemik bitki olduğunu öğrendik) mis kokularıyla ağrılarımı dindiriyor, kendimi cennette hissettiriyordu. Ayakkabılarım da bu bölümde yırtıldı. 🙂 Tırmandık, tırmandık, tırmandık…

80 km’lik yarışın 80. Km sinde CP’yi görünce acı gerçekle karşılaştık. 5 km daha vardı. Normalde 23 dakika da koştuğum 5 km hem artık yokuş aşağı olacaktı. Aylin önden koşup, bizi finişe yakın bir alanda bekledi. Itır da hemen onun arkasından koşarak gidiyordu. Bike beni motive etmeye çalışıyor ve bırakmıyordu. Tek ayağımla sekerek devam etmeye çalıştım. Kızlar bizi bekliyordu. Ve o an. Başardık… Biz başardık. Kişisel hırslarımıza yenilmeden, takım ruhu ile  birbirimizi bırakmadan elele girdik.

Tek anlaşamadığımız konu hepimizin 3. olmak istemesi. 🙂

İzmir’den erkek takımımız; Cevdet Abi, Emre, Güngör, Yusuf, Ünsal dostluğunuz, yol arkadaşlığınız ve ekip ruhunuz için çok teşekkürler.

Aylin ve Itır bu yolculuğumun iki güçlü kahramanı, ne kadar teşekkür etsem az.

Kaptan Bike, Savaş ve Meral varlığınız, desteğiniz güç verdi. Çok teşekkürler.

Bu muhteşem doğayı, tarihi, coğrafi güzellikleri görme imkanı sunduğunuz, bizi ağırladığınız için Organizasyon ekibine,

CP’lerde yardımcı olan gönüllülere, güvenlik güçlerimize çok teşekkürler.

Özeleştirimi kendim için yaptım ve kendimle hallettim. Çünkü sonuçlarından ben sorumluyum. CP sayısının 11 den 6 ya düşürülmesi, CP noktalarının belirtilen yerden 3’er km uzakta olması, gece işaretlemelerinin bazı noktalarda yetersiz kalması, zorunlu malzemelerin yetersiz kalması, parkur uzunluğunun yanlış belirtilmesi ve diğer küçük aksaklıkların organizasyon ekibince tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor.

Her şeye rağmen çok keyif aldık.

Yazan Run.Bo : Gülşen Çerçi Eser

(Editör Notu: Eveeet, Gülşen de sonunda Run.Bo oldu! Biz yoğunluktan henüz paylaşamadık. Sırada o var, pek yakındaaaa!)


Söz sevgili Itır Atadiyen’de:


Şahinyurdu Ultra Maratonu, 85km, +3700m 

Bu yarışı ilk duyduğum zamanlar, ücretsiz katılım koşullarına uyduğum için, çevremden “katıl “nidaları yükseldi. Yarışı inceledim ve fakat gece yarısı başlanan ve uykusuz koşulan bir yarış, hem de bilmediğim bir bölgede; beni oldukça ürküttü ve yazılmadım. Gel zaman git zaman bu hak düştü ama cazip başka bir şey eklendi; altın 🙂  Şehir takımları birbiriyle yarışacaktı. Bireysel koşucu sonucu ve puanı yerine takımın toplam puanı önemli idi. Velhasıl olur mu olmaz mı derken whatsapp grupları kuruldu, hesap kitaplar yapıldı. Gece denemesi yapıldı ve bir baktık gidiyoruz!  

Yarıştan önce web sayfasında 11 tane olarak belirtilen cp noktaları 6’ya düşürüldü. Bu, çok uzun mesafelerde kendimizi idame ettirmemiz gerektiğine işaret ediyordu. Teknik toplantıda 2. ve 3. Cp arası mümkünse gruplar halinde ve sesli bir şekilde gitmemiz tavsiye edildi. Bölgede ayı, domuz, çakal vb. hayvanlar olduğu tescil edilmiş oldu 🙂 (sakalım yok ki sözüm dinlensin, ben gruba söylüyordum bunu). Biz kızlar zaten en azından gece beraber gidecektik de sağ olsun sevgili Fırat da bizimle idi.  3km’lik asfalttan sonra oldukça dik patikaya girdik ve başladı tırmanış. İlk cplerde önceki gün tanıştığımız, kendisi de koşucu olan sevgili Astsubay Kubilay ile de sık sık karşılaştık. Jandarma bize özel destek veriyordu.  Bir yan geçişli patikada Fırat ‘buraya dikkat!’ dedi, ben de tam o zemini göstererek buraya ‘dikkat dedim!’ ve basmamla aynen çivileme indim yamaca. Nasıl olduysa iki elimle patikaya pençelerimi geçirip kendimi durdurdum batonlara rağmen. Beni orda asılı gören Aylin ve Gülşen dehşet içinde beni yukarı çekmeye çalıştı ama “ellemeyin” dedim. Çünkü iyiydim ve kendi gücümle rahatça çıkabilecektim görüntünün aksine.

2. Cp’ye geldik. Oradaki gönüllüler “dedikodunuz 1 km öteden gelmeye başladı” dediler, gülüştük. Evet biz rakipsizliğin verdiği gaflet, delalet ve cehalet içinde lay lay lom ayılara opera söyleyerek gidiyorduk  ve zaman akıp gidiyordu. Bu arada birbirimize finişe de birlikte girmek üzere söz verdik yolda.

Kızlarlarla birbirimizi kaybedip tekrar bulup, sarılıp ağlamaklı olmamız da ayrı bir hikaye.  Velhasıl cp gönüllüleri bizleri pek tanımıyordu ki bırakacağımızı ve de diskalifiye süresine yetişemeyebileceğimizi dile getirdiler ki az buçuk haklılık payları vardı. Çok vakit öldürmüştük gece. Artık 45k’da olması gereken 48k cp’sinden çıktıktan sonra basmaya başladık. Hava acayip ısınmıştı. Üstümü komple dropbag noktasında değiştirip daha hafif ve kuru kıyafetler giymiştim. Diğer cp’ye zorlu tırmanış ve tam 17km vardı. Arada da su noktası yoktu. Bir özel araca denk gelince toprak yolda, direkt su istedim ve neyse ki iki şişe alıp, paylaştık. Bu esnada maalesef Fırat’ı artık göremiyorduk, diskalifiye korkusu da ensemizdeydi. Gülşen’imin dizi sakattı, beni arada mide bulantısı yokluyordu. Birbirimize moral vere vere gittik. Çeşmeeee, bir çesme yoktu, bu arada  62k’daki cp 65k’dan sonra idi. Yolda sevgili Bike’yi de yanımıza katmamız ne güzel denk geldi.  Parkurun 80k çıkmayacağı çok belli oldu. Çünkü 80 km, dolana dolana taşlıklardan çıktığımız Şahintepesi cp’si idi. En deneyimlimiz Aylin’imizin rehberliğinde bu tepeye çıkmış ve finişe ilerlemiştik. 

Açıkçası sonlar bana bitmişlik hissi de vermedi, kas ağrım da yoktu ama bıkkınlık hissi vermişti. Planladığım gibi gıda ve sıvı alımı yapamamıştım. Velhasıl yaklaştıkça kamp alanını gördük ve rahatladık, sevgili Murat koşarak bizi karşılamaya gelmişti.  Üç İzmirli Amazon, tek yürek, kurdelesiz finişten geçtik 🙂

Arkadaşlarımızın tebrikleri ve sevinçleri çok iyi geldi burada. Erkek takımımız da takım puanı alamasa da çok iyi iş çıkarmıştı. Benim için çok farklı bir yarış oldu bu. İlk kez bu kadar uzun süre koştum bir yarışta (15 saat 27dk). İlk kez gece startlı bir ultra koştum. Ve ilk kez takım olarak bir ultra koştum. Hepsi ayrı ayrı deneyim haneme kazındı. Bu yarışın, Aylin ve Gülşen’le bu özel deneyimi yaşamama sebep olması ve onları bu sayede daha iyi tanımam her şeye değerdi. Sizi çok seviyorum kızlar! 

Parkur oldukça değişken yapıda ve hafife alınacak gibi değil. Ama doğası, ormanı, manzaraları, çiçek kokuları şahane idi. Teşekkürler!

Son olarak, 43 kişinin en son olarak sitede kayıtlı göründüğü ultra parkurunda 37 kişi start almış  ve 24 kişi bitirmiş. 

Zaman sınırı 16 saat. Yapılabilir mi evet ama herkese göre değil. Belki sporculara takip cihazı verilebilirdi imkan varsa. Çünkü gece tek gidenin başına bir şey gelirse vay haline. Su noktaları arttırılmalı. Sıcak yemek yiyemedik, çorba çok iyi değil dediler, içmedik. Uzun mesafede normal yemek yemeden barla jelle falan mide iflasa yaklaşıyor. Bu arada erkekler takımı birincisi İstanbul ekibini ve takım kaptanı Mahmut hocayı da canı gönülden kutlarım.

Yazan : Vegan Runners – Itır Atadiyen


Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için….

Alexandre Dumas’ın kahramanları Athos, Porthos, Aramis gibi yola koyulduğunuzda gece yarısı olmak üzereydi. Paris sokakları yerine Gemlik’in tepelerine doğru ilerlemeye başladığımızda başımıza geleceklerden habersiz sanki aşıkmışız gibi yüzümüzde aptal bir gülümsemeyle birbirimizle şakalaşıyorduk. Kardinalin adamları, ayılar, domuzlar ve sert koşullarla bizi yıldırmaya çalışsa da kim korkardı hain kurttan. 65. km’de Dartanyan’ın  da (Bike) aramıza katılmasıyla bizi tutabilene aşk olsun!

Dereler, tepeler, şelaleler, çiçekler endemik gelincikler devasa ısırganların öpücükleri… Dostlar, koşucu arkadaşlar, içten gönüllüler ve organizasyon ekibi… Hepinize çok teşekkürler.

Bir sonraki maceraya kadar silahşörler kendi yollarına gitseler de gönül birliği her daim devam edecektir. Bu arada Şahinyurdu macerası Dartanyan’ı şövalyeliğe yükseltmiş, diğerlerine de önce eziyet edip sonra ödüllendirmenin şokunu yaşatmıştır. Bir sonraki macerada görüşmek üzere.

Yazan Run.Bo: Aylin Savacı Armador

Sonuçlar:
İzmir Takımı Kızlar Aylin-Gülşen-Itır; 80K 15:26:10 Rakipsiz 1 numara.
Bike 35K 8:21:54

(Bike bu parkurda 4 kez kayboldu. En son 23K’da kaybolduğunda 2. kez yere kapaklandı ve o noktadan sonra, olay koşmaktan daha çok trekkinge dönüştü, zaten de 39K ve +2000m ile parkuru tamamladı. Lütfen süreyi referans olarak almayınız.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir