RUNFIRE SALT LAKE ULTRA-TRAIL 100 MiL

Giriş
Mehmet’in çıkışını bir süredir takip ediyorum. Bu kadar genç birini ultra camiasında görmek beni cidden heyecanlandırıyor. Runfire 100 mil start listesinde adını görünce, Mehmet basamakları da koşarak çıkmaya karar vermiş belli ki dedim kendime. Çılgın, cesur ve antrenmanlarını takip ettiğim kadarıyla düzenli koşan, disiplinli, iyi bir atlet. Fakat Runfire bu, yıllardır ne tecrübeli ultracıları bile kolaylıkla harcadığını gördük, bu yıl da farklı olmadı, daha 80K olmadan yine bir avuç koşucu kaldı geriye. Tuz Gölü yuttu yine. Fakat Mehmet, muazzam bir azimle bütün Tuz Gölü’nün zorluklarına rağmen, önünde çok güçlü bir atlet Salih Bulut’u kovalayarak, arka arkaya geldiler finişe. Salih, 17:03:10 ile parkur rekorunu alt üst etti. Mehmet, 18:28:45 ile resmen güle oynaya çok güçlü olarak, 2. geldi finişe. Mehmet’i daha yakından tanımak istedim, sadece çılgın ve cesur değildi, yeni bir ultracı doğmuştu. Çok merak ettim hikayesini. Neden, niçin, nasıl geldi buraya kadar?
Yarış üzerinden 3 hafta geçti, araya bir de Kyzikos’u sıkıştırdık. Mehmet’i bizzat görüp tebrik etme şansım da oldu. Mehmet, akıllı, aşırı düzgün biri. Bundan sonra Mehmet Döner’in adını daha çok duyacağız.
Team Run.Bo, Bike

BİR ULTRA MACERA
Yazan: Mehmet Döner

2018 sonlarında koşmaya başladım ve 2019 yılında ilk 20k RFSL deneyimledim. O zamanlar tuz gölünde bir daha koşar mıyım acaba diye düşündüğümde kendime cevabım koşmam olmuştu. Harika bir parkur çok ayrı bir havası atmosferi var, mutlaka denenmesi gerektiğne inanıyordum bir kişi tekrar koşacaksa 100 mil koşmalı diyordum. O kişi ben değildim. 100 mil benim için imkansız bir mesafeydi. Hayalini bile kuramamıştım.

Ve.. Yıl 2021 artık çok şey değişmişti LYUM 100k parkuru koşmuş ve kürsü ödülü olarak UZUNETAP yarışlarından birinde kullanabileceğim %50 indirim kodu içeren bir e-posta aldım. Hangi yarışta kullanabilirim derken 2022 RFSL oradan bana göz kırptı ve yukarıda bahsettiğim anım geldi aklıma ve o an 100 mil‘e karar verdim ve vazgeçmemek için kayıtların açıldığı ilk gün düşünmeden yarış kaydımı yaptım. Artık önümde bir 100 mil gerçeği vardı.

Yarış tarihi yaklaştıkça zaman zaman parkur değişikliği yapsam mı düşünceleri aklımı kurcaladı ama bu da artık mental bir savaştı benim için ve pes etmeyecektim. Hem bu kadar stres yaparken bir yandan da çılgınca bir hedef koydum kendime 20 saat altı. Antrenörüm Mahmut Yavuz ile konuştuğumda hep emin bir şekilde 20 saat altı koşabileceğimi söyledi. Ben de buna inanmıştım fakat yarış yaklaştıkça katılımcı listesinde isimler artıyor ve bir çoğu daha önce 100 mil RFSL tecrübesi olan koşucular olduğunu fark ettim ve incelemeye koyuldum ortak yarışlarda yakın dereceler elde ettiğim arkadaşların 100 mil geçmiş sürelerini kontrol ettikçe 20 saat altı hedefimi sorgulamaya başladım ilk defa bu mesafeyi koşacak birisi için bu parkurda zorlu bir hedefti.

Bir yandan videolar bir yandan podcastler derken hedefimi 21 saat olarak değiştirmek için bir bahane buldum kendime 🙂 SPARTATHLON. Sparthatlon başvuru şartlarından bir tanesi 100 mili 21 saat altında koşmak olduğunu öğrendim ve 20 saat değilse de 21 saat altında koşmalıyım şeklinde hedefimi kolaylaştırdığımı düşünürken kendime daha zorlu bir SPARTATHLON hedefi koyduğumdan habersizdim 🙂 21 saat hayali uzun soluklu bir hedef olmadı madem SPARTATHLON diyorsun üzülmemek için hedefini 20 saat tutmalısın memo dedim ve antrenmanlara ara vermeden yarış haftasını beklemeye koyuldum.

Yarışa 10 gün kalmıştı artık. Beni motive edecek şeylere ihtiyacım vardı. RFSL sosyal sorumluluk partneri olan Adım Adım ‘ın yardımseverlik koşularından bir tanesi ve incelediğimde koşucuların seçebileceği sadece 3 STK için bağış kampanyası açılabiliyordu bu kez bir farklılık yapmak istedim ve instagram story den 24 saatlik bir anket düzenleyerek hangi STK için bağış kampanyası açacağıma arkadaşlarımın karar vermesini istedim. Anket sonucunda İlgi Otizm Derneği için kampanyamı oluşturdum ve kampanya 1. Hedefim 100 mil 100 bağış ve bunu aştığımız takdirde 160k 160 bağış olarak belirledim. Çok kısa bir sürede 100 ve ardından 160 bağışa ulaştık bu beni yarış haftası gerçekten çok mutlu ve motive etmişti.

Ve yarış haftası geldi çattı Perşembe günü akşamdan supporter‘ım Onur ile Can ve Latife koyulduk yola. Sevdiğin ve sana inanan dostlarla harika bir yolculuktan sonra cuma günü sabaha karşı saat 5 gibi etkinlik alanına vardık. Vakit kaybetmeden ve güneş yüzünü göstermeden çadırımı kurup dinlenmeye koyuldum 4-5 saat kadar uyuduktan sonra sıcak ve heyecan beni uyandırdı. Zorunlu malzemelerimi kontrol edip 24 numaralı göğüs numaramı da içeren yarış kitimi teslim aldım.

Saat 18:00 de start alacağımız için mümkün olduğunca ayakta kalmamaya gayret gösterdim etkinlik alanındaki tesisin kamelyalarına çektiğim campet üzerinde 2 saat kadar daha uyudum.

DROP BAG

Drop-Bag çantamı hazırlarken çok dikkatli olmaya özen gösterdim hiçbir detayı gözden kaçırmamam gerekiyordu çünkü telafisi yoktu.

Çantama startta üzerimdekiler dışında değiştirme gereksinimi duyma ihtimalime karşı 3 takım şort, tişört, çorap koydum.. Karışmamaları ve Drop-Bag alanında fazla vakit kaybetmemek adına içi görünen fileli çantalar hazırladım ve şortları , tişörtleri ve çorapları ayrı ayrı çantalara koydum. Her turda bütün hepsini değiştirme gereksinimi duymama ihtimalime karşı takım halinde çantalar yerine şortarı bir araya t-shirtleri bir araya çorapları bir araya koydum ki bu işe yaradı yarışı aynı şort ile bitirirken her turda çorap ve tişört değiştirdim.

Önce bütün eşyalarımı organizasyonun verdiği Drop-Bag çantasına koydum fakat tam teslim edecekken organizasyon çantası dışında çanta da teslim edilebildiğini görünce hem düzenli olacağından hem de Drop-Bag alanında zaman tasarrufu sağlayacağını düşünerek valiz tipi açılan çanta mı Drop-Bag yapmaya karar verdim. Bu bana hesaba katmadığımız bir durumdan dolayı çok büyük bir avantaja döndü. Normalde Supporter desteği alacakken organizasyonu bu alanda destekçiye izin vermemesi aslında işimizi oldukça zorlaştırdı bu noktada çantanın düzenli olması büyük bir avantaj yarattı.

Destekçiler için yakında çadır alanına izin verilmesine rağmen 34 saat Cut-Off ‘u olan zorlu bir yarışta koşucular Drop-Bag alanında destek alamamasını eleştirmeden edemicem. Görevliler gerçekten ellerinden geldiğinin fazlasını yaptılar fakat aynı anda başka bir koşucunun da gelmesiyle sağlık gorevlisi onunla ilgilenirken ben vakit kaybetmemek için  parmağımdaki su toplamasını bant isteyerek kendim bantlamak zorunda kaldığım anlar oldu.

BESLENME

Yarış günü sabah uyandığımda vakit kaybetmeden çay ile ekmek arası beyaz peynir yedim. Birkaç saat sonrasında detaylı kahvaltı için bir kahvaltı salonuna gittik ve orada daha önceden de planladığım sekilde yine beyaz ekmek ile birlikte peynir, bal, reçel ağırlıklı çayla bir kahvaltı yaptım. Öğlen saatlerinde makarna partisinde 1 tabak sade makarna yedim. Yarıştan 1 saat kadar önce 1 büyük muz yedim tabiki su içmeyi ihmal etmemek gerekiyor.

Yarış esnasında 40k da bir start noktasına Drop-Bag noktasına geleceğim için ve CP noktalarında tam olarak neler bulunduğunu bilemediğimden  katı beslenme planımı riske atmamak istemedim Drop-Bag çantama haşlanmış patates ekmek ve beyaz peynir koydum. Fakat aynıları CP lerde de bulunduğundan zaman kaybetmemek için CP den beslendim.

Aslında kağıt üzerinde bütün beslenme programım hazırdı.

Her 10k da 1 tuz tableti – 15 Adet ( WUP Tuz Tableti )

*** Tuz tabletini düzenli olarak aldım ve gerçekten faydasını gördüğümü düşünüyorum.

Her 20k da 1 jel – 8 adet

*** Jel konusunda kendi ihmalkarlığım dan kaynaklı problem yaşadım. Genellikle yarışlarda WUP orman meyveli jel kullanıyorum. 1 tane jelim mevcuttu antrenörüm MY ile konuştuğumda hangi jeli kullanıyorsun diye sordu WUP olarak belirttim fakat orman meyveli olduğunu söylemedim. Kedisinde jel bulunduğunu getireceğini söyledi bu nedenle temin etmedim. Getirdiği jel WUP naneliydi sonuçta aynı marka sorun olmayacağını düşündüm ve bu jellerle yola çıktım neyle karşılaşacağımı bilmeyerek. İlk olarak kendi getirdiğim orman meyveli jeli kullandım herşey gayet güzel ve planlı ilerliyordu ki 2. jeli alana kadar 2. jeli naneli aldım ve direk mide bulantısına sebep oldu istifra etmemek için aşırı su içtim. Bir süre mide bulantısı ile savaştım bir an önce CP noktasına varıp katı ve tuzlu beslenme ile toparlamaya odaklandım. Bu süreçte yanımda taşıdığım diğer şekerli besinleri de kullanamadım. Çoook büyük acemilik yaptım çoook. Siz siz olun kesinlikle denemediğiniz hiçbir ürünü yarış esnasında ilk defa kullanmayın. Bu bilgi tarafımca tecrübe edildi ve onaylandı.

Her 10k içerisine yayılmış 30-40 gr karbonhidrata denk haribo , mixmey , fıstıklı bar

*** Jelin yarattığı sıkıntıyla mücadele süreci dışında midem toplandıktan sonra düzenli olarak planlandığı gibi uyguladım diyebilirim.

Her 40k başlangıcında ağrı kesici – 4 adet

*** Voltaren 100 mg uzatılmış salınımlı – kesinlikle faydasını gördüğümü düşünüyorum uzatılmış salınımlı formu isminden de anlaşıldığı gibi uzun süre yavaş yavaş salınım yapan bir form bu nedenle etki süresi oldukça uzun fakat ilk defa yarışta denemeyin bana iyi geldiği gibi bir başkasına iyi gelmeyebilir.

ÖNEMLi: Ağrı kesici yorgunlukla yarıştaki  kas ve eklem ağrıları baskılayıcı olup avantaj sağlayabileceği gibi olası bir sakatlık ağrısını da azaltıp dez avantaja ve ciddi sakatlanmaya sebep te olabilir. Bu açıdan yarışlarda ağrı kesiciler çok dikkatli kullanılmalıdır.

CP dışı beslenmem genel olarak tatlı olduğundan CP noktalarında tuzlu beslen

*** CP noktalarında tuzlu patates peynir ekmek tüketmeye gayret gösterdim jel kullanmadığımdan dolayı her cp çıkışında asiti kaçırılmış kola ile kendimce jeli telafi etmeye çalıştım kola bana iyi geldi fakat jel telafisi oldu mu o konuda hiçbir fikrim yok açıkçası.

SU VE SIVI TÜKETİMİ

*** Çantamda 600 ml x 2 matara taşıdım fakat her 10k da CP noktasının olduğunu hesap ederek ve yarışın büyük bir kısmı gece geçeceğinden su ihtiyacımı 600 ml karşılayacağını düşündüm ve tek matara doldurarak yarışa başladım. Şayet yetmediğini hissedersem 2. matarayı da doldurmak için çantamda boş olarak taşıdım. Gece boyunca her 10k için 600 ml su yeterli oldu. Sabah havanın ısınmasıyla 140. ve 150. k lardaki CP noktalarında iki matarayı da doldurdum. Sadece mataramdan azar azar sürekli olarak toplamda 11 litre civarı su tükettim. CP noktalarında bardakla içtiğim su dışında. Hemen hemen her CP de ortalama 200 ml kadar kola içtiğimi düşünürsek toplam 3 litreye yakın kola içmiş oluyorum. Parkurda toplam sıvı tüketimi en az 14-15 litre diyebiliriz.

PARKUR

Start tagından asıl parkura kadar olan kısım organizasyonun taşıma tuz ile oluşturduğu bir yoldan ilerliyor. Parkurun en başında ilginç bir zeminle karşılaşıyorsunuz belki sadece 50 metre kadar çamur ama dağılmıyor sanki viskozite bir yatağın üzerinde koşuyormuşum hissi yarattı bende 🙂 Çamur ayağınıza bulaşmıyor ama batıyorsunuz. Bu zemini geçtikten sonra sert bir zeminde birkaç k koştuktan sonra belki parkurun en zorlu zemini diyebileceğim ortalama 2 kilometrelik kısma geliyorsunuz çamur yok ama çamur gibi ayakkabınızın altında kalın bir tuz toplanması ile karşı karşıyasınız evet hani çamurda koşarsınız da ayakkabınızın altı çamur toplar sürekli gerek ayağını sürüyerek gerek bir taşa sıyırarak koşmaya devam edersiniz ya tam da o zemin ama çamur yerine tuz ve parkurda ayakkabınızdan tuzu sıyırabileceğiniz bir taş yok 🙂 Ben bu zemin de zaman zaman ayağımı yere sürüyerek bu tuzdan kurtulmaya çalıştım tam bu zeminden kurtuldum derken tuzlu mayın tarlası adını verdiğim kısıma geliyorsunuz. Gizli tuz çukurlarının olduğu zemin. Bu çukurların içerisi tuzlu su dolu ve üzerini kaplayan tuz tabakası bu çukurları görünmez kılıyor. Çok dikkatli olmak zorundasınız bir kısmı organizasyon tarafından işaretlenmiş olsa da birçok gizli tuz çukurunun olduğunu fark edebilirsiniz.  Hava kararmadan bu bölgeden ilk gecişimde çok dikkatli bir sekilde zemini inceleyerek bu çukurları nasıl fark edebileceğim konusunda fikir edinmeye çalıştım bir kez girer gibi oldum ama  neyse ki ayakkabımı ıslatmadan en az zararla kurtuldum. Şayet bu çukurlardan bir tanesine girip ayakkabınızı ıslatırsanız ciddi etkilenmeniz söz konusu olabilir ayakkabınız ve çorabınız kurudukça kalan tuz sertleşip ayaklarınız için ciddi sorunlar yaratabilir en küçük bir tahriş ve tuzun yakıcı etkisi bir işkenceye dönüşebilir. Bu zemin de 2-3 k kadar sürüyor ve parkurun sonraki kısmı tamamen sert tuz zemin diyebilirim sadece 2. üçgende kısa bir mesafe sulu zemin mevcuttu ama koşmamı çok fazla etkilemedi.

Parkurda yol yok sadece reflektörlü işaretleri takip ediyorsun ve işaretleme gayet başarılı. Arada bazı işaretler muhtemel rüzgarın etkisi ile devrilmiş olabiliyor ama işaretler dışında hiçbir şey olmadığından sürekli ard arda olan 4-5 reflektörlü işaret kolaylıkla görünüyor. Normal şartlarda işaretler dışında izleyebileceğiniz bir yol yok fakat muhtemelen işaretleme yapılırken kullanılan aracın teker izleri olsa gerek parkurda bir iz bırakmıştı zaman zaman bir pist kulvarında koşar gibi iki teker izi arasında koştum. Bu bana yukarıda da bahsettiğim çukurlar hakkında da güven verdi. Araç benden hafif olamazdı ve aracın geçtiği yerlerde çukur olma ihtimali yok denecek kadar azdı.

Parkurun zemin ile ilgili kısmını şayet an gelir de zemini açık pudra pembesi diyebileceğim bir renkte görmeye başlarsanız sakin olun halüsinasyon görmüyorsunuz gerçekten pembe diyerek bitiriyorum.

HAVA KOŞULLARI

Yarış saat 18:00 ‘de başladığı için sıcak olsa da güneş biraz etkisini kaybetmişti. İlk tura aydınlıkta başladık. Saat ilerledikçe sıcak hava yerini daha serin bir havaya bıraktı ve belki de en zorlayıcı koşul kendisini göstermeye başladı bir türlü arkama almayı başaramadığım rüzgar 🙂 Bu araya bir dipnot sıkıştırıyorum. Eğer bir gün bir çılgınlık ta siz yapacak ve RFSL ‘de 100 mil koşacaksanız Drop-Bag ‘e mutlaka rüzgarlık koymayı unutmayın. Ve 2. tura çıkmadan mutlaka cp noktasından rüzgarlığınızı giyip çıkın. Küçük bir hata yaptım ve ben 2. tura çıkarken rüzgarlığı giymeyip elime alıp çıktım henüz 1 k bile ilerlemeden rüzgarlığı giymeye çalıştım fakat rüzgar altında rüzgarlık giymek kadar zor bir eylem olmadığını tecrübe etmiş bulundum doğal olarak bir miktar da zaman kaybettim. 🙂 Rüzgara karşı koşarken parkurda artık ne zaman yon değiştireceğinizi biliyorsunuz ve bir an önce o noktaya gidip rüzgardan kurtulmayı hayal ediyorsunuz ama her zaman umduğunuz gibi olmayabiliyor önden rüzgarı yerken yandan yemeye başlıyorsunuz tam dönüşe geçtim simdi arkama alıcam derken rüzgar yön değiştirmiş oluyor ben bir süre sonra pes ettim ve rüzgarı kabullenerek yarışa devam ettim. Hava ısısının değişiminden kaynaklı olsa gerek uzun bir süre çıtır çıtır çıtır tuz donma seslerine hazırlıklı olun oldukça ilginç bir o kadar da sinir bozucu bir ses hele ki gece yalnız başınıza karanlıkta sadece kendi ayak sesiniz ve bu tuz çıtırdamalarına maruz kaldığınızda 🙂 2. ve 3. tur rüzgarla mücadele ile geçtikten sonra 3. turun sonlarına doğru artık güneş yüzünü göstermeye başladı rüzgar dindi ve kısmen adını yarışa da veren sıcak sinsice yaklaşmaktaydı. Bunu hissediyordum. 3. kez son kez Drop-Bag noktasına geldiğimde rüzgarlığımı bıraktım artık hava aydınladığı için kafa feneri mi bırakıp tekrar şapkamı takıp sabah 9 da start alan 80 ve 40 k yarışmacılarının arkasından kavurucu sıcağa doğru adımlarımı tekrar atmaya başladım neyse ki son tura girmiştim ve sıcağa birçok yarışmacıya göre çok daha az maruz kaldım. Gece de ne kadar rüzgarlı ve zorlu hava koşulu olsa da mümkün olduğunca güneş doğmadan alabildiğiniz mesafeyi alın derim. Ben gece çıkan inatçı rüzgarı gündüz doğan yakıcı güneşe tercih ederim.

KIYAFET VE AYAKKABI

3 Ayakkabı ile gittim yarışa İlk 2 turda 80k Ultraboost 19 kullandım ayakkabıyı ıslak hissedince 3. turda 40k Vomero 16 kullandım rahat edemedim son turu ise Pegasus 36 ile bitirdim. Her turda mutlaka çoraplarımı değiştirdim. Şort ile ilgili herhangi bir problem yaşamadığım için aynı şort ile bütün yarışı koştum. Her turda t-shirt değiştirdim. 40k ile 120k arasında rüzgarlık kullandım. İlk 40 ve son 40 ta şapka taktım. Gözlük kullanmaya çok alışkın olmadığım için ve sabah güneşe son turda kaldığım için tercih etmedim ama gündüz mutlaka güneş gözlüğü kullanmanızı tavsiye ediyorum bu konuda doğru örnek değilim. Aynı zamanda güneş kremi ben kullanmadım siz kullanın yarıştan birkaç gün sonra ciddi sıkıntısını çektim. Çanta olarak Retlight Responsive 6L kullandım bana fazlasıyla yetiyor daha büyük bir çantaya hiç ihtiyaç duymadım.

Bir önerim var size RFSL ‘de harika fotoğraflarınız oluyor beyaz bir zemindesiniz unutmayın. Güzel fotoğraflar için beyaz üzerinde kendisini güzel gösterecek renkler tercih edin derim zoru başarıyorsunuz güzel anılarınız olsun. 🙂

PEKİ NASIL KOŞTUM?

Geri sayım sayım başlamıştı. 10-9-8-7-6-5-4-3-2-1 ve START. 1-2 K sonra 3 koşucu ön grubu oluşturdu tahmin ediyorum 5:10 5:15 gibi bir tempo ile ilerliyorlardı benim kendim için planladığımdan hızlı bir tempo  bir arkasında benim de arasında olduğum 5:30 tempo ile 3 kişi ilerliyorduk gruptan erken kopmak istemedim fakat yanımdakiler biraz yavaşlamaya başlayınca kendimi en rahat hissettiğim 5:20 5:25 tempoya sabitledim nabız kontrollü bir şekilde 150 155 nabızla 4. sırada yalnız koşmaya başladım. Baya ileride ön grubu görebiliyorum ama sürekli temponu koru yeter memo diye diye kendime odaklandım. 20. k da ilk üçgenden CP noktasına geldiğimde ön gruptan bir kişinin yürüyerek CP noktasından çıktığını fark ettim. ( Kişi olarak yazıyorum isim vermek istemiyorum ama benim için çok değerli isimler olduklarını söyleyebilirim. ) Tempomu bozmadan 21. k da ilk üç sıralamasına girmiştim. Yaklaşık 200 300 metre ilerde 2. yi gördüm artık ön grubun dağıldığının farkındaydım. Tempomu bozmamanın doğru seçenek olduğunu anlamıştım.  23. k civarında 2. sıraya yerleştim artık önümde sadece 1 kişi vardı. Salih Bulut hiçbir şekilde gaza gelip tempo artırmayı düşünmedim çünkü hedeflediğim den çok iyi gidiyordum ve amacım 1. 2. olmak değildi hedeflediğim 20 saat altında bu parkuru bitirmekti. CP noktalarında zaman zaman aramızda çok fazla mesafe olmadığı söylense de her seferinde ben kendi tempomu koruyacağım dedim. Tabiki mesafe arttıkça yorgunluğun etkisi ile tempo düştü. Tur geçişlerim ve Drop-Bag sürelerim aşağıdaki gibi.

  1. Tur – 3 saat 42 dakika 51 saniye ( 1.Drop Bag – 6 dakika 33 saniye )
  2. Tur – 4 saat 7 dakika 44 saniye ( 2. Drop Bag – 16 dakika 12 saniye )
  3. Tur – 4 saat 35 dakika 56 saniye ( 3. Drop Bag – 14 dakika 25 saniye )
  4. Tur – 5 saat 24 dakika 57 saniye

Zorlu geçen son 20k nın ardından finish tagı görünmüştü son km sanki hiç olmamışçasına bacaklara bir enerji geldiğini hissettim ve koşarak güzel bir finish yaptım. 20 saat hedeflerken saatim 18 saat 28 dakika 45 saniye yi gösteriyordu.

Bir koşu formundaki yazıda bu parkuru 19 saat altında bitiren 4 kişiden birisi olduğumu öğrendim. Mahmut Yavuz , Ferhat Semiz ve Salih Bulut gibi isimlerin arasında adımı görmek mutluluk verici.

TEŞEKKÜRLER

  • Yarışta emeği geçen bütün UZUNETAP ekibine,
  • Antrenman desteği, yarış stratejilerinden dolayı antrenörüm Mahmut Yavuz ‘a,
  • Yarış ve öncesi sonrası beslenme önerilerinden dolayı Dyt. Ayşegül Yavuz ‘a
  • En büyük yarış destekçim yarış boyunca uyumadan koşturan Onur Murat İnal ‘a
  • Yarışa sadece bana destek olmak üzere gelen Can – Latife Ayhan ailesine
  • Her zaman bana güvenen destekleyen Adım Adım İzmir ailesine,
  • Ve.. Bu ilk yarış hikayemi yazmama sebep olan Bike Geçkinli ve TEAM RUNBO‘ya

ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.

MEHMET DÖNER KİMDİR ?

1989 Adıyaman doğumluyum. Fizyoterapistim. İzmirde yaşıyor, amatör olarak koşuyorum. Koşu ile tanışmam 2018 yılında çalıştığım kuruma eğitim için gelen amatör olarak koşan bir arkadaşım sayesinde oldu. Mustafa Şahin ‘e hayatıma kattığı bu muhteşem hobi için minnettarım. Katıldığım ilk yarış ise 2018 WFL World Run ‘da yürü koş şeklinde 12k oldu. 2022 WFL ta bu mesafe yerini rahat bir 35k ya bıraktı. Ultra maratona gönül vermiş birisi olarak hedefim 2023 ‘te bu mesafeyi 42.195 maraton mesafesinin üzerine çıkarmak.

Koşuda bir üst boyuta geçişim 2021 yılında aynı zamanda antrenörüm olan Mahmut Yavuz ile yarışın tamamını koştuğumuz Likya Ultra Maratonu 100k yarışı oldu. Hedefim sadece yarışı sağlıkla bitirmekken 14 saat 45 dakikalık bir süre ile 2. olarak bitirdim. Yarış sonunda Mahmut Yavuz’un – ‘Tebrikler, neler yapabileceğini gördün.’ sözünden sonra kendime inandım. Sonra ki yarışlarda gerek genel gerek kategori dereceleri ile birlikte çok özel çok başarılı koşucularla tanışıp her birinden bir şeyler yapmaya çalıştım ve bugünkü Mehmet Döner oldum.

Ultra maraton koşucusu doyumsuzdur. Bir yarışa başlar yarısında neden kısa parkur koşmadım ki diye sorgulayabilir fakat yarış biter daha uzun bir mesafe için planlar henüz yarışın yorgunluğu bitmeden başlar. Peki bu mesafelerden sonra benim hedefim ? Her ölümlü ultra maraton koşucusunun hayallerinden bir tanesi olan SPARTATHLON neden olmasın ?
Mehmet Döner’in instagram hesabını buradan takip edebilirsiniz.

1 comments

  1. Tebrikler. Okumak bile heyecan vericiydi.
    SPARTATHLON raporunu da okumak dileğiyle 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir