Tahtali Turna.com VK 2018

Tahtali Run to Sky VK – 18 Mayıs 2018
Konuk Yazar: Alper Dalkılıç
http://www.tahtaliruntosky.com/tr/s/80/turnacom-vk.html

Dağları ve rakamları hiçbir zaman küçümsememek lazım!

Neden buraya daha önce gelmedim diye sordum kendime! Üniversite döneminden beri (1997 yılı ile başlar) dağlara çıkardım ama bu yöredeki tırmanışlarımı sadece defalarca tırmandığım Kızlar Sivrisi Dağı (3086 mt) ile sınırlamışım. Beydağları silsilesi içinde yer alan bu dağlar içinde Tahtalı Dağı’ na 2 günde 2 kere zirveye koşarak çıkacaksın deseler vallahi inanmazdım.

Ultra maraton koşmak böyle bir şey, hayatınıza sürprizler katmaya devam ediyorsunuz böylece. Polat Dede ve Savaş Gündüz’den oluşan Rossist Event tarafından organize edilen Tahtalı Run to Sky yarışması, bu sene listemizdeydi. Ağustos ayı sonunda katılacağımız Ultra Trail du Mont Blanc 100 mil yarışı (10.000m+) öncesinde Tahtalı’da koşmak bizim için güzel bir antrenman olacaktı ve de her km’sine kadar değdi geldiğimize. 🙂

Yarışa bir hafta kala 60 km uzunluğundaki Berg Sky Race listesindeyken, ani kararla Vk (Vertical Kilometer) 6km yarışına da katılmaya karar verdik Elena ile. Sitede uyarı olarak not düşmüş Polat: Mesafenin kısa olmasına aldanmayın! Neler olacağını az çok kestiriyorduk. Çarşamba günü Çıralı’ daydık, enfes yer. Likya Yolu Ultra Maratonu’ nu defalarca koşmuş ama burayı hep teğet geçmiş olduğumuzu anladım, sahil şeridi mükemmel, Caretttalar için adeta plaj ayrılmış, herkes halinden memnun.

Cuma günü VK yarışını, C.tesi günü de Berg Sky Race koşacaktık. Bu yazıdaki ana konumuz VK yarışı olduğu için Berg Sky Race için şunu söyleyebilirim, ertesi gün onu da koştum. 🙂

Cuma sabahına hazırız, drop bag (eşya çantası) yerine tüm malzemeleri sırtımızdaki çantada taşıdık. Yukarıda hava elbette serin olacak ve böylece yanımızda götürdüklerimizi giyebilecektik. Listede 30 kişi kayıtlı gözüküyor ama 17 kişi başlangıç çizgisinde. Çıralı’dan yaklaşık 1 saatlik araç yolculuğundan sonra bizi bekleyen çizgiye ulaşıyoruz. İrtifa 1140 m, start noktamız Yaylakuzudere. 17 cesur yürek hep bir ağızdan 10’dan geriye sayıyoruz. Hedef zirveye ulaşmak, süremiz 2 saat. İlk istasyonda sıvı ikmalinden sonra koşmaya daha doğrusu tırmanmaya devam. Kesinlikle baton alın derim, dikkat iki baton alın, benden söylemesi. (Hep karşılaştığım soru, “Daha önce hiç kullanmadım acaba bu sefer denesem mi?” Tabii ki hayır, daha önce antrenman yapıp kullandıysanız biraz olsun tanışıklığınız varsa alın. ) Yol boyu yer yer çarşak zemin, taşlar irili ufaklı; bazı yerlerde %25 max %55 eğimde koşuyoruz.

Bu parkurda kulağınızda müzikle koşmanızı önermiyorum. Özellikle belli etaplarda bir önceki koşucu geçerken düşen taşlara karşı savunmasız olabilirsiniz. Bu tarz yürüyüş-tırmanışlarda öndeki yarışmacı, düşen taş olması durumunda sesli olarak “Taş” diye bağırır ve arkadan gelenler de aynı şekilde bir arkadakini uyarır, bu uyarılara kulak kesilmek lazım. Ayrıca bazı bölümlerde koşucular rotayı daha elverişli görüp farklı bölümlere uzanıp rotayı uzatırken organizasyon gönüllülerinin seslerini duymakta zorlanabilir kulaklıkla. Mesafe kısa ne gerek var demiyorum, bu konulardan dolayı kritik ve organizasyon bence müziği kesinlikle yasaklamalı. Müziğe karşı olduğum sanılmasın, bayılırım yarışlarda koşarken dinlemeye. Hatta müzik konusunda uzman dostum Erdinç Erol’dan çölüne ve etabına göre müzik istemişliğimiz de vardır çoğu zaman, istemeye devam. Yarışa dönecek olursak, çarşak zeminlerden kolaylıkla sıyrılıyorum, rotayı ilk defa gördüğüm için yol boyu diyorum ki “Polat sağlam korku salmışsınız bize parkur o kadar da zor değil” diyorum ama bu düşünce kişiden kişiye değişir. Önceki sene bu dağda havanın bozuk olduğunu düşünecek olursak hiçbir zaman evdeki hesap çarşıya uymuyor.

Hava şansımıza güzel, yolu yarılamışken Atıl Cüce’ye rastlıyoruz, muhteşem eğlenceli videosunu bizimle paylaşıyor, koşmuyor sanki eğleniyoruz. Baton neden kullanmadın bu videoda diye soranlara gelsin: Elbette baton çok işe yarıyor, belli bölümlerde onlar beni değil ben onları taşıyorum. Yarısından uzun bir mesafeyi önde götüren Gurur (Çiçekoğlu), Emre (Singer)’den sonra ikinci sıradayken bir süre sonra ona yetişiyor ve iyi olduğunu öğrendikten sonra yoluma devam ediyorum. Emre alabildiğine hızlı şekilde gidiyor, Tahtalı zirve ileriden göz kırpıyor; Emre’yi yakalamak mümkün değil. Bakıyorum rota açık ve net, kendimi iyi hissediyorum ve hızlanmak istiyorum ama bir taraftan ertesi gün katılacağım 60 km etabı biraz gaz kesmeme sebep oluyor, yine uslu durmuyorum tabi. 🙂

Yol boyu karşulaştığım organizasyon gönüllü ve görevlilerinin etaptaki tavırları ilaç gibi geliyor. Bir süre sonra zirveye iyice yaklaşıyorum. Yamaç paraşütü ile uçuş yapılması için serilen yeşil halı üzerine geliyorum, oradaki direklerde asılı ince şeritleri yarış işareti zannediyor ve biraz daha ilerleyecekken yukarıdan bir ses “Alper Abi bu taraftan”; sese doğru gidiyor, merdivenleri hızlıca çıkıyorum.

Yarış takını görüyorum ama ortalık biraz kalabalık, dağ bizim değil ne de olsa, yabancı turist zannettiğim kişiler arasından sıyırılarak bitiş çizgisini göğüslüyorum. Tanıdık yüzleri yukarıda görmek keyif veriyor. Bitirme sürem 1 saat 22 dk ile Emre’den 3 dk sonra yarışı ikinci olarak bitiriyorum.

Kapadokya Ultra Maratonu ve beraberinde birçok başarılı bisiklet organizasyonu yapan Argeus firmasından Koray ve Korhan Abi ölçüm için zirvede bizimle. İstasyondan gıda takviyeleri sonrasında hemen sırtımdaki çantada getirdiğim malzemeler ile üstümü değiştiriyorum, biliyorum ki dağlar her zaman sakin olmayabiliyor, her an hava dğeişimleri olası ki öyle oluyor. Hava bazen kapatıyor, bulut geliyor, üşüyor ve sonra terliyorsun. Arada gözüm üstünü çıkarmış ve öyle dolaşan koşuculara rastlıyor ve hemen giyinmelerini iletiyorum.

Yarış öncesi bir tane jel aldım; yanımda bir adet matara (flask), sırt çantası, termal içlik, rüzgarlık ve yukarıdaki havaya göre bere ve eldiven, protein bar, cep telefonu vardı. Malzemelerin hepsini hava durumu ve üzerimdeki terden korumak için kilitli poşetlere koydum. Katlanır baton kullandım, hala tek baton mu kullanayım diye soran lütfen yazıyı baştan ve dikkatlice okusun. 🙂

Yarışa kaydolurken dikkat edilmesi gereken nokta; “En kısası, tam bana göre, ben koşarım” demeden önce iyice okumanızda fayda var. Sadece koşmak yetmez, sırt çantası ile uzun yürüyüşler, baton ile yürüyüş ve tırmanışlar yapabilirsiniz. Tırmanış derken dağlara gidemiyorsanız bulunduğunuz yerde parklarda, ormanlık alanlarda baton ile uzun yürüyüş, hafif koşular da yapabilirsiniz. Bazı batonlar eldiven ile satılıyor, eğer yoksa bisiklet eldiveni ya da egzersiz eldiveni de kullanabilirsiniz, zeminde tutunmak gerekirse koruyacaktır. Merdiven çıkmak tırmanış için oldukça faydalı olacaktır. Yarışta 1100 metrelerden başlayıp 1200 m yükseklik kazanımı ile 6 km sonra 2365 metrelik zirvedeydik.

Son bir söz; Polat Dede, Savaş Gündüz ve emeği geçen herkese tebrikler. Böylesine bir yarışa isim veren ve destekleyen Mammut, Sportive Türkiye’ye teşekkürler. Cesaret ve özveri örneği, diğer markalara da örnek olmasını diliyorum. Bilinmeli ki; Ne kadar destek olursa o kadar çok yarış ve yarışçı olur, bu süreçte ihtiyaçları gidermek görevi de markalara düşüyor. Biz koşucular da yarışmaları desteklemeliyiz ki her daim daha da gelişsinler. Tüm cesur yürekli koşucuları tebrik ederim! 🙂

Yarış süresince Çıralı’da Almira Bungalows’ da kaldık, sporcu dostu bir işletme, özellikle yarış öncesi sabah erken kahvaltıları eksiksizdi. Yarışlar sonrasında da sessiz ve nezih ortamda, bungalovlarda dinlendik, teşekkür ederiz.

En son söz: Dağları ve rakamları hiçbir zaman küçümsememek lazım!